30 Temmuz 2012 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE MÜSLÜMAN HİLELERİ BİLMELİDİR

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
 Kadı Honci ona saygı gösterir:

“ O benden soyludur, yetkili kişidir” derdi.

Onun hakkında her ne kadar şöyle böyle yapıyor diye söylerlerse de aldırmaz, bunları yüzüne vurmazdı.

 Bir gün diyordu ki:
“ Bize, namusumuzla bu işten vazgeçmekten başka çare yoktur”

 Bana da diyordu ki:
“ Benim hakkımda Kadı şöyle söyledi”
Ben utandım.
Güldüler.

 Küçük yaştan beri çocuklara öğretmenlik yapıyorduk.
İçiyorduk.

 Bu bizim için eski bir adet haline almıştı.
Birkaç gün içmesem, bedenimde bir titreme başlar, felci andıran bir rahatsızlık belirirdi.

 “ Güzel söylüyorsun “ dedim.
“ Ama yavaş sesle konuşuyorsun.
Gerektir ki yüksek sesle söyleyesin”

 O gerçekten bize bağlı ise, başlık parasını önceden verir.
Şehirde hangi kadın vardır ki, başlığı peşin almıştır?

 Nerede o yüzsüz kız ki, yüz görümlüğünü peşin ister?

 Nerede o eşek damatçık ki, onu benden daha üstün görür.
Başlığı başka bir yere emanet bırakır da bana güvenmez.
Yahut yerine koyar.

 Nerede o yüz görümlülüğü (Evlilikte ilk gece kadının yüzünü açması için verilen hediye) almamış kadın?
Onun ne değeri olur!

 Yoksa ben onunla nasıl anlaşırım?
                      *
Elini uzattı:
“ Elimi mi istersin, yoksa kitabı mı? Dedim.
Elimi tuttu, dedi ki:
“ İşte kitap!”
                     *
Sözünü tut, iki kişi arasında düşmanlık olursa huzurda barıştırılır.
Birleşirlerse ne iyi!

 İki Tanrı kolu geçimsizlikte devam ederse, buna iki kişi arasında anlaşmazlık derler.
Ama bu düşmanlık ve geçimsizlik Tanrı ile kul arasında ise düzeltilemez.

İki kişi arasındaki anlaşmazlık iki taraflı düşmanlık demektir.
O bizimle birlikte hile ile kurnazlıkla yaşıyor, bize inanarak değil.

 Ama kurnazlığın tamamını da bilmiyor.
Hâlbuki Müslüman bütün hileleri bilir.

 Ben, eğer hayatta olsalardı ünlü Cuhâ’nın kurnazlığını da bilirdim.
ŞEMS-İ TEBRİZİ VE EDEBİYAT MI EBEDİYET Mİ? Oku)

 Ebu bekri Rababi’nin hilesini de, hatta Peygamberimize hile eden Abdullah bin Ümeyye’nin marifetlerini de bilirim.

 Onlar bana bu konuda çok şey öğrettiler, onlardan faydalandım.
Bu yüzden bütün kurnazlıkları öğrendim.

 Hatta bunlar ellerinde olmayarak benden bir şikâyette bulunmadılar.
Çünkü bu işte olgunlaşmamışlardı.

 Abdullah kaç kere hapis olmadı mı?
Eğer kurnazlıkta olgunlaşmış olsa idi düşmanları onu hapis edemezlerdi.

 Belki o düşmanlarını hapis ederdi de onların haberi bile olmazdı.
Bunu bilirim, ama böyle bir davranışta bulunmadım.

 Çünkü ben kurnazlığın sonunu ve derecesini de bilirim, gerçek davranışların sonucunu ve derecesini, nereden gelip nereye gideceğini de anlarım.

 Bu kadın istiyor ki hem kurnazlık yapsın, hem de kimse bilmesin!
Eğer yüzüğü ve yorganı hazırlattırsam, bundan daha hayırlısı gelirdi.
Bunlar kendisinin oldu.

 Ama gerçekten bana bağlı olsaydı, ona hiç kimseye vermediğim şeyleri bağışlardım.

 Kaç kere bana zahmet vermek için kadıya başvurdu.
Ama” Kız kardeşime yedi dirhem karşılığında aldığı yorganı getirin” demedi.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Neler öğrendik:

1.   İçiyorsan bile yüksek sesle söylemekten çekinmememiz gerektiğini öğrendik.

2.   Güvene dayalı bağlılığın evlilikte olması gerektiğini, her şeyin peşin olarak konuşulup yapılması gerektiğini öğrendik.

3.   Güven oluşmamışsa evliliğinin problemli olacağını öğrendik.

4.   İstenilenin kişi olursa dostluk ve işbirliğinin uzun olacağını, istenilenin onun imkânı olması durumunda ilişkinin kısa süreceğini öğrendik.

5.   İnanarak birlikte yaşamanın güzel olduğunu, hile ve kurnazlık yaparak bizimle beraber yaşayanlar da olduğunu öğrendik.

6.   Müslüman olarak hile ve kurnazlıkları bilmemiz gerektiğini ama yapmamamız gerektiğini öğrendik.

7.   Hile edenin hilesi, kurnazlık yapanın kurnazlığı ortaya çıksa da hakkı yerine getirmez, doğruyu yapmaz ve utanmaz pişkin davranır.

 İşte böyle yaren,

 Toplu yaşamın içinde çoğu kez yalnızlık hissederiz.

Bizi diğer insanlardan uzaklaştıran onların kurnazlık yapmaları ve hilekâr davranmalarındandır.

 Birbirine inanan, birbirinin hakkını hukukunu gözeten insanlar mutlu yaşarlar.

 Ama çevremizde o kadar ahmak ve cahil çoktur ki hep bizi söz ve davranışlarıyla şaşırtırlar, güvenilecek insanlardan bile bizi kaçırtırlar.

 Bir Müslüman olarak bizi saf, atlatılabilir, kandırılabilir yani bizi kolay av görmemeleri için hileleri bilmemiz ve kurnazları tanımamız gerekir ve bunlara karşı tedbirli davranmamız gerekir.

 Kurnazlık yapan, hileye başvuran kendini akıllı ve doğru biri olarak görür ve yaptığından asla pişmanlık duymaz.

 Böylelerin vicdanı (İç denetimi) yoktur.
Ele geçirdikleri ile ilgilenirler.

 Böyle olan kimsenin temel davranışı bizim duymak istediklerimizi bizim yüzümüze söyleyerek savunmamızı etkisiz hale getirirler.

 Sonra doymazlık yönümüzü bulur, hilesini kurar, tuzağa yönlendirip orada senin ne kaybedeceğini önemsemeden kendi elde edeceğini alır.

 Sen uyanana kadar senin sevgini veya doymazlığını kullanmaya devam eder.

Hiçbir zaman da verdiği zararı karşılamaz.

 Böyle bir topluluk içinde yaşamaya mecburuz.
Bu özelliğe sahip çok yakınlarımız da olabilir.

 Bir şekilde hileye aldanıp, tuzağa düştüğümüz zaman aynı şekilde onu tuzağa düşürmek için uğraşmamamız gerekir.

 Çünkü bu aldatılmışlıktan zarar ettik, fakat bizde çok daha değerli olan huyumuzun bozulmaması için hile ve kurnazlığa yönelmememiz gerekiyor.

 Savaş durumunda hileye, yalana, kandırmaya, uyanık davranmaya izin verilmiştir.

 Dosta karşı hile, kurnazlık yanlıştır.
Dosta karşı inanmak, güvenmek, açık ve anlaşılır anlatmak ve rıza almak önemlidir ve geçerlidir.
                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar