Şems Hazretlerinin bir
sohbette söyledikleri:
Büyük Mevlana’nın
(Sultanûl-Ulema) (Mevlana’nın babası) sözünü yazıyorum:
Buyuruyor ki:
“ Eğer
Hakk’ı göremiyorsan nasıl secde ediyorsun?
Tanrı’dan daha
büyük birine mi secde ediyorsun?
Nihayet, yazılması küfür
sayılan şu sözde bir tutarsızlık var mı?
Kıran’da:
“ De
ki, eğer deniz Tanrı yaratıklarını yazmak için mürekkep olsaydı, o yaratıkların
sayısı bitmeden denizin suyu biterdi.
İsterse denize bir
kat daha yardımcı gelsin!” buyrulmuştur.
Bazıları bu konuda korkmadan
çok açık konuşmuşlardır.
Yusuf ve Zeliha hikâyesinde
nasıl gizlilik olabilir?
Ancak o sırrın sahibi eğer
onun açıklamasını dilerse açıklar.
Yoksa o sır var olduğu
müddetçe sır olarak kalır.
Bilmeyenlere göre sır yoktur,
onlara göre her şey açıktır.
Nerede o insan ki, içinde bir
sırrı olmasın.
Bir sır ki, Yahudilere ve
Mecusilere kadar gelmiş, okuyan çocuklara kadar ulaşmıştır.
O nasıl sır olabilir?
Evet, sır olur, ama nasıl
olur?
Kuran’ın farz kıldığı şey
nasıl sır olarak kalabilir.
Evet, sır olur ama Kuran’ın
açıkça yapılmasını farz kıldığı bir şey değildir.
O değişik renkli de olamaz.
Sır nasıl değişik renkte
olabilir?
Hele sözdeki himmet (Güç,
kararlılık, tesir) hep sürekli olursa,
Kuran’daki nâsih ve mensûh
bahsine gelince, bunlar nasıl kadim (eski) olabilir?
( Nâsih: Sonra gelen
tarafından öncekinin hükmünün kaldırılması)
( Mensûh: Hükmü kaldırılmış)
Va’d ile Vaid de öyle değişik
değil mi?
Bu anlayıştaki eksiklikten
ileri gelir.
(Va’d: Söz vermek, üstüne
almak)
(Vaid: Başka biri ödemediği
zaman borcu üstüne almak)
Nâsih, mensûh gibidir.
Va’d ve Vaid gibidir.
O cihet (Yön) bu sözlerle
anlaşılmazsa bunu başka bir deyimle buyurdu ki, bu sözü kapayalım.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri
Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Tanrı’yı
görmemiz, bilmemiz gerektiğini öğrendik.
2.
Tanrı’yı bilmeden
ibadet ediyorsak başka bir varlığa ibadet ediyor hükmünde olacağımızı öğrendik.
3.
Tanrı’nın sayısız
yarattıklarını görmüyorsak, görmezlikten geliyorsak yahut kendiliğinden oluşmuş
diyorsak, Tanrı’yı göremediğimiz, anlayamadığımız anlamına geldiğini öğrendik.
4.
Bu kadar açık ve
görünür olanı göremeyenin, bir manaya ulaşamayanın sırdan anlayacağı bir şey
olmadığını öğrendik.
5.
Sırrın tek renk
olduğunu, bunun gerçeğine varamayanların çok renkli olarak anlattıklarını
öğrendik.
6.
Söylenen sözlerde
temel öğeye dikkat etmezsek, o söylenen sözlerin
değişik yönlendirmesiyle başka bir alana gideriz ve burada açık olarak
anlatılan bir sır olsa bile anlamadan geçeceğimizi öğrendik.
7.
Öğe: Birleşik bir şeyi oluşturan yalınç şeylerden her
biri, ilke unsur, elaman,
8.
İşte böyle yaren,
Görmek için varlık, ışık,
doğru tanımlama yapabilen ve boyutlu bir şekil tasarlayan gerçeklerden hareket
eden bir akıl ve bunu onaylayan kalp gereklidir.
Bunlar eksik veya yetersiz
olursa görme sanı alanında kalır, hakikate ulaşamaz.
Tanrı’yı bir resim gibi
görmek isteyenler yanılırlar.
Tanrı’nın yarattıklarından ve
yaptıklarını gözlemleyenler bir bilgi ve fikir sahibi olarak aklında,
tasarlarlar, kalbi ile de kabul ederler.
Her insanın buna gücü
olmayabilir.
O halde Tanrı’yı görene gönül
vermekle, bağlanmakla biz de bu imkâna kavuşabiliriz.
Peygamberimize ve dinine
inananlar bu mutluluğa erişeceklerini müjdesini kendi dillerinden öğrendik.
Tanrı’nın nuruna
dayanamayacağımız için Tanrı birçok perdeler oluşturmuştur.
Şimdilik Tanrı erlerini
görelim de gözümüz kuvvetlensin daha ilerisini ileride düşünür ve isteriz.
Tanrı’yı elbette ki görürüz
ve ibadet ederiz.
(Adet olarak ibadet edenler
inşallah hakikatine ulaşırlar)
Ancak aklımız bunu layıkıyla
anlayamayacağı ve kavrayamayacağı için kalbimiz görür.
Söz ile anlatamaz.
Telkin metodu:
Ortada bir gerçeklik olmadığı
halde doğru söylediğine inanılan kimselerin aynı veya benzer anlatımlarıyla
kişi o olayı görmediği, delil olmadığı halde doğru kabul eder.
Tanrı inancında delil, şahit
ve yaşanmış gerçekliklerle kendi yaşadıklarımızla inanır bağlanırız.
Yusuf Peygamber ile Zeliha
hikâyesi herkes tarafından bilinir.
Ancak ince manaları,
sırlarını herkes bilemez, açıklansa bile anlayamaz.
Çünkü sır Allah vergisidir.
Sır kalptedir ve Allah
âlemini görür.
Sır ruha benzer, Tanrı
nurunun kendini gösterdiği bir noktadır.
Sır gizli yardım için kullanılır.
*
RAVLİ