19 Temmuz 2012 Perşembe

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE KELAM SÖZ

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:


Kelam yani söz Tanrı sıfatlarındandır.

Çünkü Tanrı, Kelam sıfatı ile görülür, kendi zatını gizler ki, söz halka erişsin de perde arkasında kalmasın.



Yoksa perdede olan ZAT sözünü halka nasıl duyurabilir?

Bu onun elindedir, dilerse bu perdeyi önüne çeker, dilerse arkasına atar, onları perdeye sokmaz. Derler.

Perdelediği şeylerin de örtüsünü kaldırmaz.



Bu sözü şu maksatla söylüyorum:

Konuştuğum zamanlarda çok kere pek tatsız hallere düşüyorum.

Allah’ın Zat’ından ayrılmaz sıfatları vardır.



Mucize ve keramet ise kulun sıfatlarıdır.

Allah’ın mucizesi olmaz.



Çok makbul kullar vardır ki, onlara Tanrı sıfatları yol gösterir.



Şeyhin katında olduğun zamanlarda da başka şeyhlerin yanında da, çilede kalmayınca, sana devamlı bir halvet (İnsanlardan ayrı kalmak) hali gelir.

Öyle bir durumda olursun ki, hep yalnız kalmak istersin.



Allah’ın öyle kulları vardır ki, yanlarına giden bir kimse onu daima halvette bulur.

Bana da mademki hiç kimsenin mürit olması gerekli değil!



Ben niçin ona bir şeyler söylemek kaygısına düşeyim ki, o da bana gücensin ve yolundan sapsın.



Evet, hangi gün olduğunu iyice hatırlamıyorum, bir söze başlamıştım.

Mevlana’ya gerekirdi ki o sözden dolayı bana öfkelensin.



Çünkü benim onunla aramızdaki dostluğa yaraşan da, o konuda hiçbir söz konuşmamaktı.



Mevlana da gönül alçaklığı gösterir, hayır derdi.

Mevlana, benim üzerime farz veya vacip (Zorunlu) olanı ben yerine getiririm, diye cevap verirdi.



İşte o gönül alçaklığı, şeyhlerden kalma bir töredir.

Bu, onların yapacakları bir iş onlara yaraşan bir erdemdir.



Bu eskiden beri böyledir.

Ezelden ebede kadar da Tanrı ile birlikte ayakta kalacaktır.



Ancak bu kulakla duyulmaz!

Çünkü kulaklar da toprakla doludur, gözler de.



O güzel ve büyük Tanrı kelamı bu kula buyurdu ki, o konuda birkaç söz söyleyeyim, onlara sesleneyim de yollarına ışık tutayım.



Ta içimden gelen bu sözler hiçbir zamanda söylenmiş sözlerden değildir.

Ben birkaç örnekle yetindim.



Bunların özetini Kuran’dan dinleyebilirsin.

Sözün değişmesi, manasının da değişmesine delildir.



Derler ki Hazreti Muhammed (s.a) Hira dağında halvete girmişti.

Buyurmuşlardı ki, bu halvet kendi kurdukları kurallara göre yapılsın.



Dedim ki:

“ Bunu kendileri yapmışlardır”

Bana:

“ Biz senin sözüne inanmak istiyoruz” dediler.



Hayır, asla ama ben evvelce nakletmiş olanlardan başka bir şey sorarsam, tefsirden bir şey söylemediğin gibi, kendi aydın görüşlerinden de açıklamalar yapmıyorsun” dedim.



Benim yanımda sözlerimin özetlerini dinledikten sonra kendimden bir şey söylemem, dedi.



Şu halde sakalını, bıyığını birer-birer yolsam, bu benim aydın görüşümün ifadesi ve benim sözüm olur mu?



Bu yolda, bu söylediğin şeylere çok rastlanmaz.

Benim emrim olmadan hiç kimseye vahiy gelmez, benim emrimle gelir, benim emrimle gider, gibi sözler vardır.



Ah istedi ki benden bir söz işitsin!

Ama onu önledim.

Başını çevirdi, şaşırdı.

Her şey benim emrime boyun eğmiş, benim hükmüm altındadır, her şey benim buyruğuma ve fermanıma bağlıdır.



Ansızın bir “Ah!” çekti, başını vurarak dışarı fırladı.

Ak saçları birer-birer meydana çıkmıştı ki, onları koparalım.



“ Niçin gitmiyorsun, toplamıyorsun?” dedi.

“ İstemiyorum” dedim.

“Niçin?” diye sordu.

Bu gün benim nefsimi kesiyorsun, bu yemek bana ziyan verdi



Maksadının ne olduğu belli değildi.

“ Bana ziyanı yok” dedi.

Çıkar bir yürüyüş yaparsın birlikte dolaşırız.



Bizimle ilimden konuş.

Orada ne dolaşıp duracağız.



Eğer bu marifet altı yıl önce olsaydı vakit geçirmeye yarardı.

Dostlarla da beraber olurduk.



                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.

Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.

ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***



KELAM

Allah Teâlâ’nın söylemesidir.

1.                Allah kullarına emirlerini ve yasaklarını söz ile bildirir.

2.                Allah İnsanlara zarar görmemeleri için söz ile önerilerde bulunur.

3.                Allah insanlara isim ve sıfatlarını söz ile öğreterek kendini tanıtır.

4.                Allah verdiği nimetleri ve bağışları söz ile sayarak kendini sevdirir.

5.                Allah söz ile hastalık ve sıkıntıdan kurtulma yollarını gösterir.

6.                Allah mesut olma yollarını söz ile gösterir.

7.                Allah zarar ve ziyan görmememiz için söz ile uyarılar yapar.



                                           *

Tanrı’nın kendinde olup beğendiği kullarına verdikleri:

(Bu özellikler görev ve ödev bakımından gerçeklik, doğruluk ve olumlu davranışlardır ve hoş sonuçlar meydana getirir.)



HAYAT:  Dirilik.

İLİM:       Bilgi.

SEMİ:      İşitmek.

BASAR:  Görmek.

İRADET: Dilemek.

KELAM:  Konuşmak.

TEKVİN: Oluşturmak.



Sema:

Dinlemek, Tanrı’dan gelen, sözü dinlemek manasıdır.



Neler öğrendik:

1.                Tanrı’nın kendini gizleyip göstermediğini ancak varlığını sözüyle bize hissettirdiğini ve bizimle beraber olduğumuzu öğrendik.

2.                Tanrı sözünün Tanrı’dan ayrı olmadığını öğrendik.

3.                Tanrı isterse kendi ile bazı insanlar arasına perde koyduğunu bazılarını da perde içine aldığını (Sevdiği kulları diğer insanlardan gizlemesi) öğrendik.

4.                Bize yol gösterenin Tanrı sıfatları (Hayat, ilim, semi, basar, iradet, kudret, kelam, tekvin) olduğunu öğrendik.

5.                Tanrı’nın perdeleyerek gizlediğini de hiç kimsenin görüp öğrenemeyeceğini öğrendik.

6.                Bazı insanların toplum içinde olmalarına rağmen kalbiyle daima Allah ile beraber olduğunu öğrendik.

7.                Bazı insanların insanlardan değil de Tanrı’nın yol göstermesini istediğini, bunun içinde yalnızlığa çekildiklerini öğrendik.

8.                Tanrı’nın yol gösterdiğini, ille de bir insanın bizzat öğretmesine gerek olmadığını öğrendik.

9.                Olgun kişiden bir şey öğrenmek isteyenin öncelikle alçak gönüllülüğü öğrenmesi ve uygulaması gerektiğini ve bu davranışın ona erdemli olmayı kazandıracağını öğrendik.

10.            Her sözün kulakla duyulmayacağını, her gözün göremeyeceği özel işaretler olduğunu öğrendik.

11.            Ayetlerden, hadislerden öğrendiklerimizle aydın bir görüşümüzün ve sözümüzün olması gerektiğini, yalnızca nakleden biri olmamamız gerektiğini öğrendik.

12.            Tanrı sözünü öğrenip başkasına nakledenin sorumluluktan kaçtığını, kendisini işin içine tamamen vermediğini, kendisinin bir ışık yakıp yolu aydınlatacak kuvvet ve kudrette olmadığını öğrendik.

13.            Boş yere gezmektense ilim sohbeti yapmanın daha iyi olacağını öğrendik.



Allah’ın harf ve sese muhtaç olmadan söylemesine KELAM denir.



Kelam SIR olarak indirilir aynı kulaklarında duymuş gibi kalp bölgesinde duyarız ve oradan söz olarak akla, sonra dile ve söylenmesi ile kulağa, oradan da nefse ve akla giderek gönle iner.



Tanrı kelamı nefsini kontrol edemeyenlerde değişikliğe uğrar, özünden ayrı bir biçime sokulmaya çalışılır.



Tanrı kelamı sağlam durduğu halde insanlar bunu nefsiyle şekilden şekle sokarak başka anlamlar yüklemeye çalışırlar.



Onun için tüm büyükler nefsini etkisiz hale getirmemizi (İsteklerin yönlendirmesinden ve zorlamasından kurtulmak) isterler.



UYARI:

Kalp bölgene gelen sanki kulağında duyduğun gibi algıladığın duyumdan sonra sağdan, soldan veya arkadan, yukarıdan biri söylemiş gibi gelirse o şeytandandır.

Hükmü ve değeri yoktur.



Kalbe doğuş olarak söylenen bu latif olay da ses nerden geldi diye bakmaya gerek duymadıysan Allah’tandır.

Sözcü melek sözü getirip kalbindeki sır kısmına yerleştirir.



Bu ilham şeklindedir.

Bir çalışmada, bir tehlikede veya Tanrı’ya dua sırasında bu yolla duyum alabilirsin.



Diğer bir yol da rüya yoludur.

RAVLİ RÜYA yazarak Gole den incele.

Yaren,

Tanrı şah damarımızdan daha yakın olduğunu buyurmuştur.

Tanrı bizimle her an konuşur.



Tanrı’yı dikkate almayanlara, Tanrı’nın dünyalık nimet çokça vererek kişiyi kendi haline bıraktığını öğrendik.



Tanrı’nın sevdiği kula sıkıntı vererek kendisine yalvarmasını sevdiğini, ona değişik nimetler bahşettiğini öğrendik.



Bize bu kadar yakın olan Tanrı’ya biz ne kadar yakınız?



Söz anlamamız içindir.

Ağızdan çıkması, yazı olarak yazılması gerekmez.

Olgunluğa ulaşanlar sadece düşünerek sözü ilgili olana ulaştırırlar ve onun cevabını alırlar..

                                        *

RAVLİ

Popüler Yayınlar