12 Temmuz 2012 Perşembe


ŞEMS-İ TEBRİZİ VE NAFAKA BORÇ HÜKMÜNDEDİR



Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:



Dedim ki:

Onların ululaması, saygısı ancak elli kişiyedir.



Birisi sizin hakkınızda kadıya veya başkasına bir nafaka (Yiyecek parası, geçimlik) davası açmıştı.

Hatta adınızı bile söylememiştir.



Çok kere kadı (Hâkim) hevadan (O zamana ait doğru kabul edilen) hüküm verir ve der ki:

“ Sözüm onun kız kardeşi içindir.

Ona nafaka ver!”

Bu sana borç sayılır.



Benim korkum sizin gönlünüzü kırmaktır.



Derler ki, bir şeyi almakta çirkinlik olduğunu, onun değiştirildiğini görürsen üzülürsün.

Şer yoluna gitmek (Doğru yol, Allah emri, ayet, hadis ve zeki, anlayışı yüksek din bilgini olanların din esaslarına dayanan din kaideleri) insanın hoşuna gider.

Bu işte sebat etmek (sözünden veya kararından dönmemek, bir işi sonuna kadar götürmek, direşmek) de ona ferahlık verir.



Ama kadı’nın (Hâkimin) hevadan (Günün şartlarına göre) hüküm vermesi bilinemez ki!

O çok kere ancak şeriat üzerine hüküm verir.



Buna karşı tedbir alırız.

Ama o zaman da iş işten geçmiş olur.

Bu hep böyledir.



Sarayda bir padişah vardır.

Padişaha giden yol kapıdan geçer.



Yani ona saygı göstermek için gelenler çok yüksek olan sarayın yan duvarlarından giremezler.

Tanrı korusun!

O duvarlardan atlamak isteyenler düşerler.

Her şeyi mubah (Her şeyi hoş gören) saygısızlar da ancak kapıda kalırlar.



Bazı kimselerin kullukta nasıl davranacakları hakkındaki kuşkuları büyüktür.

Dedim ki:

“ Bu eksik bir düşüncedir.

Başka bir cevap daha var, ama burada söz tehlikelidir.



Bu sözü çok dikkatli dinleyin.

Kapı dışından gelenlerin sultan sarayına mutlaka kapıdan girmeleri gereklidir.



Ama padişahın has kulları (Katışıksız, iyi niyetleri ve iyi nitelikleri kendisinde toplamış) vardır ki, onlar zaten hep içerdedirler.



Bu çetin (Elde edilmesi, istenilen yola getirilmesi, çözümlenmesi, işlenmesi güç ya da engeli çok olan yol) bir konudur.

Burada büyük tehlike vardır.

(Bu yol kendi başına gidilmez, doğru kılavuz bulamayan mahvolur)



Hazreti Muhammed (s.a) zaten has kullardandır (Katışıksız, iyi niyetleri ve iyi nitelikleri kendisinde toplamış) .

Kulluk vazifesini tamamıyla yerine getiriyordu.



Yine cevap olarak deriz ki:

Hazreti Peygamber, kullukta tam kuvvet ve kudret kazandığı zaman bile ondan kulluk manası asla eksilmez ve daima daha güçlü olurdu.



Kulluğun yüksek zevkini tadardı.

O kapıda olduğu vakit kendini içerde görür, içerde iken de kendini yine içerde bulurdu.



Ama başkalarında bu cihet (Yön) zayıf idi, o mana onlarda eksik kalıyordu.

Nasıl ki, Ebu Said (Ebül Hayr), Ebu Ali (Sina) için bu nasıl adamdır? Demişti.

Bir şeyler yaptı ama yapmamış sayılır.



Ben ve Mevlana, her ne kadar iş zamanında kasıtlı olmayarak ibadet vaktini geciktirmekteyiz.



Buna razı değiliz.

Bunları gizlice kaza ediyoruz.



Hele Cuma günleri namaza gitmesem gönlüm daralır.

Niçin onun manasını bu ana ile birleştiremedim diye üzülüyorum.



Ama bir kul ki, ibadet ederken ansızın ilahi hidayet onu cezp etmiştir (Tanrı’nın kendisine çekmesi).

Hem ilk önce şu öğüdü hatırlayalım ki, benim sözlerimde tekrarlamak, yeniden anlatmak yoktur.



Ne desem! Ona uymak yaraşır.

Her ne oldu ise o hep bizim sözlerimizi tekrar etmekten oldu.



Sözü hiç tekrar etmeyin.



Eğer birisi, söyleyin de bari hoşça, cana yakın ve tatlı sözlerden bir şeyler dinleyelim ne olur?

Diye ısrar ederse, eski konuştuklarımı tekrar edemem.



Eğer sana gerekli ise, git dinle!

Sözün sırası gelince onu ben bilirim.



O zaman söyleyeceğim.

Ama uygun görmezsem hiç söylemem.



Hoca Ebubekir (Sellebaf) bizim pirimizdir.

Gel ki sana öpücük vereyim.



Eğer şu saatte onu kadıya götürseler bizim lehimizde söyler.

Ona bizden dinlediklerini anlatır.



Kendisine:

“ Ben Âdemoğluyum.

Babam bir yanlışlık yaptı, Şeytan onun yönünü kesti.



Sen de benim yoldaşlığımı kabul etmezsen alçalırsın, lanete uğrarsın.

Meğer bizim gözlerimiz körmüş, O sizden uzak olsun” deyiniz.



Bir hadis vardır:

“ Ulu Tanrı, varlıkları, onların niteliklerini yaratmayı, geçimlerini, yaşantı sürelerini belirtmeyi bitirdi.” Anlamındadır.



Bu doğrudur ama Kuran’da:

O her gün yeni bir haldedir” anlamına gelen ayet vardır ki bunun, sözü geçen hadise uygun düşmesi için açıklanması gereklidir.



Burada, o her gün kulunun haliyle ilgilenmektedir, yani ezelden ebede, başlangıcı olmayan zamandan, sonsuzluğa kadar böyledir.



Nasıl ki kul da hep onun halindedir.

O da böylece kulunun halinden ayrılmaz.



                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.

Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.

ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Neler öğrendik:

1.    Doğru yolda gidenin, Allah emrini uygulayanın; ayet, hadis ve zeki, anlayışı yüksek din bilgini olanların önerilerini önemseyip uygulayanların vicdan azabı çekmeyeceklerini, doğru davranış yaptıkları için kendi davranışının hoşuna gideceğini öğrendik.

2.    Şer yolundan yani şeriat yolundaki kararları uygulayıp kendi isteklerine göre davranmayanların kaygılardan kurtulacağını, ruh sağlığı kazanacağını ve kalbinin, ruhunun, gönlünün huzur içinde olacağını öğrendik.

3.    Hâkimin ne hüküm vereceğini bilemeyiz ama vereceği hükme uyacağımızı öğrendik.

4.    Tanrı tapısına belli bir yoldan ve sıralı kapılardan saygıyla girmek gerektiğini öğrendik.

5.    Tanrı’nın Tapısına sevip izin verdiği has kişilere yol ve sıra gerekmeden kabul ettiğini öğrendik.

6.    Tanrı Tapısına kulluk görevini yapanların kabul edildiğini öğrendik.

7.    Şems ve Mevlana Hazretlerinin ibadetlerine önem verdiklerini öğrendik.

8.    Cuma namazına gitmeyenlerin gönlü daraldığını öğrendik.

9.    Sözün yeri, zamanı, sırası gelince söylemek gerektiğini öğrendik.

10.                      Aynı sözü tekrar etmememiz gerektiğini öğrendik.

11.                      Tanrı erini yol arkadaşı olarak kabul etmezsek alçalacağımızı, kovulacağımızı öğrendik.

12.                      Yaptığımız bir yanlışlıkla bile (Tanrı yasağına uymamak) doğru gidişimizin yönü kesilip daha başka yanlışlara gideceğimizi öğrendik.

13.                      Emredilen nafakayı geciktirmeksizin, bahanelere sığınmadan ödememiz gerektiğini öğrendik.



İşte böyle yaren,



Hangi durumda, hangi şartlar altında olursak olalım Tanrı ile beraber olduğumuzun bilincindeysek, Tanrı’nın da bizim bu durumumuzdan haberli olduğunu ve bizimle birlikte olduğunu anladık, öğrendik.



Yaptığımız bir yanlış sebebiyle doğru gidiş yönümüz kesileceğini ama pişman olarak ve tövbe ederek başka bir yolun açılabileceğini öğrendik.



Tanrı’dan ümit kesmememiz gerektiğini,

Yaptığımız yanlışta ısrar etmememiz gerektiğini,

Tanrı yasaklarına uymamız gerektiğini ve

Tanrı’nın bizimle beraber olduğunu unutmamamız gerektiğini öğrendik, anladık.



‘ RAVLİ KULLUK ‘ yaz Google’dan incele.

                                        *

RAVLİ

Popüler Yayınlar