ŞEMS-İ TEBRİZİ VE NAFAKA BORÇ
HÜKMÜNDEDİR
Şems Hazretlerinin bir
sohbette söyledikleri:
Dedim ki:
Onların ululaması, saygısı
ancak elli kişiyedir.
Birisi sizin hakkınızda
kadıya veya başkasına bir nafaka (Yiyecek parası,
geçimlik) davası açmıştı.
Hatta adınızı bile
söylememiştir.
Çok kere kadı (Hâkim) hevadan
(O zamana ait doğru kabul edilen) hüküm verir ve der ki:
“ Sözüm onun kız kardeşi
içindir.
Ona nafaka ver!”
Bu sana borç sayılır.
Benim korkum sizin gönlünüzü
kırmaktır.
Derler ki, bir şeyi almakta
çirkinlik olduğunu, onun değiştirildiğini görürsen üzülürsün.
Şer yoluna gitmek (Doğru yol, Allah emri, ayet, hadis ve zeki, anlayışı yüksek
din bilgini olanların din esaslarına dayanan din kaideleri) insanın
hoşuna gider.
Bu işte sebat etmek (sözünden veya
kararından dönmemek, bir işi sonuna kadar götürmek, direşmek) de ona ferahlık verir.
Ama kadı’nın (Hâkimin)
hevadan (Günün şartlarına göre) hüküm vermesi bilinemez ki!
O çok kere ancak şeriat
üzerine hüküm verir.
Buna karşı tedbir alırız.
Ama o zaman da iş işten
geçmiş olur.
Bu hep böyledir.
Sarayda bir padişah vardır.
Padişaha giden yol kapıdan
geçer.
Yani ona saygı göstermek için gelenler çok yüksek olan sarayın
yan duvarlarından giremezler.
Tanrı korusun!
O duvarlardan atlamak
isteyenler düşerler.
Her şeyi mubah (Her şeyi hoş
gören) saygısızlar da ancak kapıda kalırlar.
Bazı kimselerin kullukta
nasıl davranacakları hakkındaki kuşkuları büyüktür.
Dedim ki:
“ Bu eksik bir düşüncedir.
Başka bir cevap daha var, ama
burada söz tehlikelidir.
Bu sözü çok
dikkatli dinleyin.
Kapı dışından
gelenlerin sultan sarayına mutlaka kapıdan girmeleri gereklidir.
Ama padişahın has kulları (Katışıksız, iyi niyetleri ve iyi nitelikleri kendisinde
toplamış) vardır ki, onlar zaten hep içerdedirler.
Bu çetin (Elde edilmesi, istenilen yola getirilmesi, çözümlenmesi,
işlenmesi güç ya da engeli çok olan yol) bir konudur.
Burada büyük tehlike vardır.
(Bu yol kendi başına
gidilmez, doğru kılavuz bulamayan mahvolur)
Hazreti Muhammed (s.a) zaten
has kullardandır (Katışıksız, iyi niyetleri ve iyi
nitelikleri kendisinde toplamış) .
Kulluk vazifesini tamamıyla
yerine getiriyordu.
Yine cevap olarak deriz ki:
Hazreti Peygamber,
kullukta tam kuvvet ve kudret kazandığı zaman bile ondan kulluk manası asla
eksilmez ve daima daha güçlü olurdu.
Kulluğun yüksek zevkini
tadardı.
O kapıda olduğu vakit kendini
içerde görür, içerde iken de kendini yine içerde bulurdu.
Ama başkalarında bu cihet
(Yön) zayıf idi, o mana onlarda eksik kalıyordu.
Nasıl ki, Ebu Said (Ebül
Hayr), Ebu Ali (Sina) için bu nasıl adamdır? Demişti.
Bir şeyler yaptı ama yapmamış
sayılır.
Ben ve Mevlana, her ne kadar
iş zamanında kasıtlı olmayarak ibadet vaktini geciktirmekteyiz.
Buna razı değiliz.
Bunları gizlice kaza
ediyoruz.
Hele Cuma
günleri namaza gitmesem gönlüm daralır.
Niçin onun manasını bu ana
ile birleştiremedim diye üzülüyorum.
Ama bir kul ki, ibadet
ederken ansızın ilahi hidayet onu cezp etmiştir
(Tanrı’nın kendisine çekmesi).
Hem ilk önce şu öğüdü
hatırlayalım ki, benim sözlerimde tekrarlamak, yeniden anlatmak yoktur.
Ne desem! Ona uymak yaraşır.
Her ne oldu ise o hep bizim sözlerimizi
tekrar etmekten oldu.
Sözü hiç tekrar
etmeyin.
Eğer birisi, söyleyin de bari
hoşça, cana yakın ve tatlı sözlerden bir şeyler dinleyelim ne olur?
Diye ısrar ederse, eski
konuştuklarımı tekrar edemem.
Eğer sana gerekli ise, git
dinle!
Sözün sırası gelince onu ben
bilirim.
O zaman söyleyeceğim.
Ama uygun görmezsem hiç
söylemem.
Hoca Ebubekir (Sellebaf)
bizim pirimizdir.
Gel ki sana öpücük vereyim.
Eğer şu saatte onu kadıya
götürseler bizim lehimizde söyler.
Ona bizden dinlediklerini
anlatır.
Kendisine:
“ Ben Âdemoğluyum.
Babam bir yanlışlık yaptı,
Şeytan onun yönünü kesti.
Sen de benim yoldaşlığımı kabul etmezsen alçalırsın, lanete uğrarsın.
Meğer bizim gözlerimiz
körmüş, O sizden uzak olsun” deyiniz.
Bir hadis vardır:
“ Ulu Tanrı, varlıkları,
onların niteliklerini yaratmayı, geçimlerini, yaşantı sürelerini belirtmeyi
bitirdi.” Anlamındadır.
Bu doğrudur ama Kuran’da:
“ O
her gün yeni bir haldedir” anlamına gelen ayet vardır ki bunun, sözü
geçen hadise uygun düşmesi için açıklanması gereklidir.
Burada, o her gün kulunun
haliyle ilgilenmektedir, yani ezelden ebede, başlangıcı olmayan zamandan,
sonsuzluğa kadar böyledir.
Nasıl ki kul da hep
onun halindedir.
O da böylece
kulunun halinden ayrılmaz.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri
Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Doğru yolda
gidenin, Allah emrini uygulayanın; ayet, hadis ve zeki, anlayışı yüksek din
bilgini olanların önerilerini önemseyip uygulayanların vicdan azabı
çekmeyeceklerini, doğru davranış yaptıkları için kendi davranışının hoşuna
gideceğini öğrendik.
2.
Şer yolundan yani
şeriat yolundaki kararları uygulayıp kendi isteklerine göre davranmayanların
kaygılardan kurtulacağını, ruh sağlığı kazanacağını ve kalbinin, ruhunun,
gönlünün huzur içinde olacağını öğrendik.
3.
Hâkimin ne hüküm
vereceğini bilemeyiz ama vereceği hükme uyacağımızı öğrendik.
4.
Tanrı tapısına
belli bir yoldan ve sıralı kapılardan saygıyla girmek gerektiğini öğrendik.
5.
Tanrı’nın
Tapısına sevip izin verdiği has kişilere yol ve sıra gerekmeden kabul ettiğini
öğrendik.
6.
Tanrı Tapısına
kulluk görevini yapanların kabul edildiğini öğrendik.
7.
Şems ve Mevlana
Hazretlerinin ibadetlerine önem verdiklerini öğrendik.
8.
Cuma namazına
gitmeyenlerin gönlü daraldığını öğrendik.
9.
Sözün yeri,
zamanı, sırası gelince söylemek gerektiğini öğrendik.
10.
Aynı sözü tekrar
etmememiz gerektiğini öğrendik.
11.
Tanrı erini yol
arkadaşı olarak kabul etmezsek alçalacağımızı, kovulacağımızı öğrendik.
12.
Yaptığımız bir
yanlışlıkla bile (Tanrı yasağına uymamak) doğru gidişimizin yönü kesilip daha
başka yanlışlara gideceğimizi öğrendik.
13.
Emredilen
nafakayı geciktirmeksizin, bahanelere sığınmadan ödememiz gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Hangi durumda, hangi şartlar
altında olursak olalım Tanrı ile beraber olduğumuzun bilincindeysek, Tanrı’nın
da bizim bu durumumuzdan haberli olduğunu ve bizimle birlikte olduğunu anladık,
öğrendik.
Yaptığımız bir yanlış
sebebiyle doğru gidiş yönümüz kesileceğini ama pişman olarak ve tövbe ederek başka
bir yolun açılabileceğini öğrendik.
Tanrı’dan ümit kesmememiz
gerektiğini,
Yaptığımız yanlışta ısrar
etmememiz gerektiğini,
Tanrı yasaklarına uymamız
gerektiğini ve
Tanrı’nın bizimle beraber
olduğunu unutmamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
‘ RAVLİ KULLUK ‘ yaz Google’dan
incele.
*
RAVLİ