(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini
anlatıyor)
470. Şarap tükendiyse yokluk şarabı (Her şeyin Yeryüzüne gelmeden önce tasarlandığı yerden ikram edilen Tanrı şarabı) yeter bize;
Utancımız yok, bu renk nedir, bilmiyoruz biz.
Şarapta (Tanrı şarabında) da ne varsa o yokluk yüzünden olur?
Şarap içmekten kalsak bile o şeyden geri kalmayalım.
A şey (Belirsiz), şeyliğinden (Belirsizliğinden) geç de hiçbir şey olma;
Şu bir şey oluş, bir perde değil mi, biz de perde yırtanlar değil miyiz?
Senin sarhoş bakışlarınla hem beyiz, hem tutsak;
Senin bahtı (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan üzerinde çizdiği yaşayış biçimi) genç aşkınla (Yeni gelişmekte olan sevginle) hem ihtiyarız (Yaşlı, kocamış olan), hem genç.
Dedin ki:
Ne diye öğüt verirsin (Yapmamız veya yapmamamız gerekenler için sözler söylersin), ne faydası var öğüdün?
Resmi yapan (Var eden), nasıl yapmışsa oyuz biz.
Fakat bu benim öğüdüm, ezeli (Öncesiz) resimden hiç de ayrı değil;
Bu resmi, o ezeli resimden ayırt edemeyiz.
Dedin ki;
Sevgilinin kucağından ayrı düşmüşsün;
Hayır;
Biz, sevgilinin kucağındayız, kederlerden de ( Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstıraptan, tasadansa) eminiz.
Sevgili, bir ağaçtır ki biz onun meyvesiyiz, ondan bitmişiz;
O, bizden ayrılsın;
İmkân yok buna;
Böyle bir şey olursa biz, hiç kalmayız zaten.
Hiç kalmadık mı da gamdan (Tedirgin edici duygudan) hiç kıvranmayız;
Hem de hiç kalmadık mı hem bu oluruz biz, hem o.
Şeker gibi tatlı-tatlı yediğimiz gam, neşe kesilir;
A gam, bizim kucağımıza gel, gamların iksiriyiz (İç ferahlatıcı ilacız) biz.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Her sebebi düşünmek, her şeye bahane bulmak; aşkın sarhoşluğuna ayıracağımız ve aşkla gideceğimiz yola engel olduğunu, hedefe ulaşmamızı geciktirdiğini öğrendik.
2.
Tanrı şarabını istememiz, ikram edilenlerden olmamız
için uygun duruma gelmemiz gerektiğini öğrendik.
3.
İnsan
yaşlı olsa bile aşkla gençleşeceğini, aşkın ikramı Tanrı şarabını içemesek bile
Allah’ı sevmekten, Allah dostlarını aramak ve bağlanmaktan vazgeçmememiz
gerektiğini öğrendik.
4.
Allah
dostunun bakışlarının çok şey öğreteceğini, yeterli gelişmeyi sağlayacağını
öğrendik.
5.
Allah
dostunu Allah’tan ayırmanın olmayacağını, her şeyin yaratıcısı Allah olduğunu,
şimdi olanların hükmünün ezelde verilmiş olduğunun bilincine varmamız
gerektiğini öğrendik.
6.
Allah
dostuna yakın olanın, onu sevgili gibi görüp hizmet edenin sevgilisine yakın ve
üzüntülerden uzak olacağını öğrendik.
7.
Şems
Hazretlerini Mevlana Hazretlerinden ayrı olarak görmeye, ayrı düşünmeye imkân
olmadığını, bir ağacın meyveleri olarak düşünmemiz gerektiğini öğrendik.
8.
İmanlı
inançlı kişinin Allah dostuna aşık olacağını onu sevgili bileceğini, diğer
Allah dostlarından ayrı görmeyeceğini, bunun sevinciyle başına gelen her ne
olursa olsun üzüntü oluşturmayacağını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri aşk öğretisine davet ettiğini, kendisine inananların, öğretisini alanların üzüntülerinin tatlı hale çevrileceğini, öğrendik, anladık.
*
RAVLİ
470. Şarap tükendiyse yokluk şarabı (Her şeyin Yeryüzüne gelmeden önce tasarlandığı yerden ikram edilen Tanrı şarabı) yeter bize;
Utancımız yok, bu renk nedir, bilmiyoruz biz.
Şarapta (Tanrı şarabında) da ne varsa o yokluk yüzünden olur?
Şarap içmekten kalsak bile o şeyden geri kalmayalım.
A şey (Belirsiz), şeyliğinden (Belirsizliğinden) geç de hiçbir şey olma;
Şu bir şey oluş, bir perde değil mi, biz de perde yırtanlar değil miyiz?
Senin sarhoş bakışlarınla hem beyiz, hem tutsak;
Senin bahtı (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan üzerinde çizdiği yaşayış biçimi) genç aşkınla (Yeni gelişmekte olan sevginle) hem ihtiyarız (Yaşlı, kocamış olan), hem genç.
Dedin ki:
Ne diye öğüt verirsin (Yapmamız veya yapmamamız gerekenler için sözler söylersin), ne faydası var öğüdün?
Fakat bu benim öğüdüm, ezeli (Öncesiz) resimden hiç de ayrı değil;
Bu resmi, o ezeli resimden ayırt edemeyiz.
Dedin ki;
Sevgilinin kucağından ayrı düşmüşsün;
Hayır;
Biz, sevgilinin kucağındayız, kederlerden de ( Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ıstıraptan, tasadansa) eminiz.
Sevgili, bir ağaçtır ki biz onun meyvesiyiz, ondan bitmişiz;
O, bizden ayrılsın;
İmkân yok buna;
Böyle bir şey olursa biz, hiç kalmayız zaten.
Hiç kalmadık mı da gamdan (Tedirgin edici duygudan) hiç kıvranmayız;
Hem de hiç kalmadık mı hem bu oluruz biz, hem o.
Şeker gibi tatlı-tatlı yediğimiz gam, neşe kesilir;
A gam, bizim kucağımıza gel, gamların iksiriyiz (İç ferahlatıcı ilacız) biz.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Her sebebi düşünmek, her şeye bahane bulmak; aşkın sarhoşluğuna ayıracağımız ve aşkla gideceğimiz yola engel olduğunu, hedefe ulaşmamızı geciktirdiğini öğrendik.
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri aşk öğretisine davet ettiğini, kendisine inananların, öğretisini alanların üzüntülerinin tatlı hale çevrileceğini, öğrendik, anladık.
*
RAVLİ