(Mevlana Hazretleri
Şems Hazretlerini anlatıyor)
590. Bir kadeh (Tanrı şarabı) sundun, bir kadeh daha vereceğini vaat
ettin (Söz verdin);
Tertemiz canın olsun saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan),
dönme vaadinden (Verdiğin sözden dönme).
* Çünkü Elest sakisisin (Allah’ın insanları yarattığı zamanın başlangıcında Allah’ı
sevdiren, Allah nuru saçandın) sen, sarhoşusun canına rahatsın (Rahatlık verensin), huzursun sen;
Müslümanlık kolunun gücüyle Hayber
kapısını kopardın sen.
(Hicretin
yedinci yılının başlarında, Medine’ye dört konaklık bir yerdeki Hayber kalesine
savaş açıldı.
Kale, Musevilerin
elindeydi. Hz. Muhammed, kalenin zaptı uzayınca, “Yarın bayrağı
öyle birisine vereceğim ki Allah Resulünü sever. Allah ve resulü de onu sever,
fetih onun elleriyle olur “ buyurdu ve ertesi günü
bayrağı Ali’ye verdi.
Ali Hayberlilerin
Merhab adlı kahramanını bir kılıçla tepesinden ikiye böldü. Hayber kalesini kapısını
koparıp savaş sonuna kadar kalkan gibi kullandı. Hayber fethedildi.
(Sosyal açıdan
İslam tarihi 1. Hz Muhammed ve İslam adlı esere bak. Syfa 115-118)
Yoksa sarhoş musun ki bilmezden
zinciri şakırdatıp duruyorsun (Çılgın, aşırı deliler
zincire bağlandıklarını, zincirden kurtulmak için uğraştıkları anda
çıkardıkları ses):
Zindandaki delilerin çığlıklarını
büsbütün artırıyor, bütün dünyayı çıldırtıyorsun.
Yoksa kendilerinden geçmiş
sarhoşların masallarını duymadın mı sen? Duymadıysan dinle;
Canına and olsun ki bağsın-bahçesin
sen.
Sen bilirsin, ben bilmem nedir,
şu canımdan kopup gelen ses?
Bu sese hayranım, ama ne de zevk
dolu bir hayranlık bu.
Haydin, gelin ey sarhoşlar, ey
varlıklarından geçmiş erler, haydin a zevk-neşe düşünenler.
Haydi, a dost;
Sen de bilirsin ki onların ta
kendisisin sen.
Sen, bizden yüz çevirmeyi kuruyorsun
(İlgiyi kesmeyi planlıyorsun);
Fakat Kâbe uçar-giderse
Müslümanlık nerde kalır?
Padişahsın, görüp gözeticisin
sen;
O'sun (Allah’ın
yetkili kıldığı kişisin), alımlısın sen;
Can kuşlarını yakıp yandırma (Çok büyük zarar verme), onlara Süleyman’sın (Dilinden anlayan büyüksün) sen.
Gökyüzü, her çeşit kavgadan emin,
fakat yeryüzü, yağmalarla, talanlarla dopdolu;
Yalnız yeryüzü, toplu bir hale de
gelse göğün tesiriyledir bu darmadağın (Dağınık ve
karışık) olsa da.
Yeryüzü bedene benzer, gökyüzüyse
akla, cana;
Beden semiz (Besili) de olsa, arık (Zayıf,
cılız) da olsa bilirsin ya, candandır bu hal.
***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1.
Şems
Hazretlerinin canımıza Tanrı şarabı sunduğunu, bu şarabın Allah’ı sevdirdiğini,
Allah nuru saçtığını öğrendik.
2.
Şems Hazretleri
aşığın canının rahat ve huzur veren olduğunu öğrendik.
3.
Allah
dostlarının adetle veya beyin yıkama ile dost olmadığını, Allah’ın ruhları
yarattığı zaman Şems Hazretlerinin seçtiğini dünyada yaşayanlara sahip
çıktığını, canlarının Allah’ı sevmeye, Allah nuru ile yaşaması için yardım
yaptığını öğrendik.
4.
Allah nuru ile
yaşayanların hava gibi, su gibi nura ihtiyaç duyduklarını, nur akışı azalınca
delicesine seven Allah dostlarının sabırsızlandıklarını öğrendik.
5.
Allah
dostlarının benliklerinden, vücuda önemsemeden vazgeçmiş zevk ve neşe içinde
yaşayanlar olduğunu öğrendik.
6.
Şems
Hazretlerinin varlığının üzerimizde devamlı olmasını istememiz gerektiğini
öğrendik.
7.
Gökyüzünün her
çeşit kavgadan emin yer olduğunu, yeryüzünün karışıklar içinde olduğunu, bu
karışıklığın göğün tesiriyle olduğunu öğrendik.
8.
Yeryüzünün
bedenimiz gibi karmakarışık bir beraberlik içinde olduğunu, gökyüzünün ise
aklımıza, canımıza benzediğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Canımız bedenimize ve aklımıza tesir ettiğini, ister
güçlü bedenli olalım, ister zayıf bedenli olalım canın tesiri altında
olduğumuzu öğrendik, anladık.
*
RAVLİ