21 Aralık 2019 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 590 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)

590. Bir kadeh (Tanrı şarabı) sundun, bir kadeh daha vereceğini vaat ettin (Söz verdin);
Tertemiz canın olsun saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), dönme vaadinden (Verdiğin sözden dönme).

* Çünkü Elest sakisisin (Allah’ın insanları yarattığı zamanın başlangıcında Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçandın) sen, sarhoşusun canına rahatsın (Rahatlık verensin), huzursun sen;
Müslümanlık kolunun gücüyle Hayber kapısını kopardın sen.

(Hicretin yedinci yılının başlarında, Medine’ye dört konaklık bir yerdeki Hayber kalesine savaş açıldı.
Kale, Musevilerin elindeydi. Hz. Muhammed, kalenin zaptı uzayınca, “Yarın bayrağı öyle birisine vereceğim ki Allah Resulünü sever. Allah ve resulü de onu sever, fetih onun elleriyle olur “ buyurdu ve ertesi günü bayrağı Ali’ye verdi.
Ali Hayberlilerin Merhab adlı kahramanını bir kılıçla tepesinden ikiye böldü. Hayber kalesini kapısını koparıp savaş sonuna kadar kalkan gibi kullandı. Hayber fethedildi.
(Sosyal açıdan İslam tarihi 1. Hz Muhammed ve İslam adlı esere bak. Syfa 115-118)

Yoksa sarhoş musun ki bilmezden zinciri şakırdatıp duruyorsun (Çılgın, aşırı deliler zincire bağlandıklarını, zincirden kurtulmak için uğraştıkları anda çıkardıkları ses):
Zindandaki delilerin çığlıklarını büsbütün artırıyor, bütün dünyayı çıldırtıyorsun.

Yoksa kendilerinden geçmiş sarhoşların masallarını duymadın mı sen? Duymadıysan dinle;
Canına and olsun ki bağsın-bahçesin sen.

Sen bilirsin, ben bilmem nedir, şu canımdan kopup gelen ses?
Bu sese hayranım, ama ne de zevk dolu bir hayranlık bu.

Haydin, gelin ey sarhoşlar, ey varlıklarından geçmiş erler, haydin a zevk-neşe düşünenler.
Haydi, a dost;
Sen de bilirsin ki onların ta kendisisin sen.

Sen, bizden yüz çevirmeyi kuruyorsun (İlgiyi kesmeyi planlıyorsun);
Fakat Kâbe uçar-giderse Müslümanlık nerde kalır?

Padişahsın, görüp gözeticisin sen;
O'sun (Allah’ın yetkili kıldığı kişisin), alımlısın sen;
Can kuşlarını yakıp yandırma (Çok büyük zarar verme), onlara Süleyman’sın (Dilinden anlayan büyüksün) sen.

Gökyüzü, her çeşit kavgadan emin, fakat yeryüzü, yağmalarla, talanlarla dopdolu;
Yalnız yeryüzü, toplu bir hale de gelse göğün tesiriyledir bu darmadağın (Dağınık ve karışık) olsa da.

Yeryüzü bedene benzer, gökyüzüyse akla, cana;
Beden semiz (Besili) de olsa, arık (Zayıf, cılız) da olsa bilirsin ya, candandır bu hal.
                      ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin canımıza Tanrı şarabı sunduğunu, bu şarabın Allah’ı sevdirdiğini, Allah nuru saçtığını öğrendik.
2.    Şems Hazretleri aşığın canının rahat ve huzur veren olduğunu öğrendik.
3.    Allah dostlarının adetle veya beyin yıkama ile dost olmadığını, Allah’ın ruhları yarattığı zaman Şems Hazretlerinin seçtiğini dünyada yaşayanlara sahip çıktığını, canlarının Allah’ı sevmeye, Allah nuru ile yaşaması için yardım yaptığını öğrendik.
4.    Allah nuru ile yaşayanların hava gibi, su gibi nura ihtiyaç duyduklarını, nur akışı azalınca delicesine seven Allah dostlarının sabırsızlandıklarını öğrendik.
5.    Allah dostlarının benliklerinden, vücuda önemsemeden vazgeçmiş zevk ve neşe içinde yaşayanlar olduğunu öğrendik.
6.    Şems Hazretlerinin varlığının üzerimizde devamlı olmasını istememiz gerektiğini öğrendik.
7.    Gökyüzünün her çeşit kavgadan emin yer olduğunu, yeryüzünün karışıklar içinde olduğunu, bu karışıklığın göğün tesiriyle olduğunu öğrendik.
8.    Yeryüzünün bedenimiz gibi karmakarışık bir beraberlik içinde olduğunu, gökyüzünün ise aklımıza, canımıza benzediğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Canımız bedenimize ve aklımıza tesir ettiğini, ister güçlü bedenli olalım, ister zayıf bedenli olalım canın tesiri altında olduğumuzu öğrendik, anladık.
                     *
RAV

Popüler Yayınlar