4 Kasım 2019 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 70-80 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri Allah’a kaçmak anlatıyor)
70. A şaşkın akıl, a dünyanın iyisini-kötüsünü görmüş er;
Dün ondan kaçtın kurtuldun ama bugün elin, kan içinde.

* Türk çadıra girdi.
O Ay değirmesini (Yuvarlağını) bırakmanın yeri mi?
A Müslümanlar, gökyüzündeki Ay'ın bu kadar alçaldığını kim görmüştür?

Yoldaki toz gibi sıçra, kendine gel, ayağını dire, başını koy yere, sevgilinin önünde ölmen şu soğuk ömürden daha iyidir sana.

Yürü, meyhaneye (Tekkeye) başsız (Benliksiz) git;
Sağraksız (Büyük kadehsiz), kadehsiz şarap (Tanrı şarabı) iç;
Şarap gibi kaynayıp köpürdün mü, şu dünya küpünden çıkar-gidersin.

O sarhoşun kuluyum-kölesiyim ki (Şems Hazretlerine sevgiyle bağlı ve karşılık beklemeden hizmet edenim) hem kadehim oldu, hem elim;
Fakat a gönül, nasıl kulu kölesi olabilirsin ki onun ta kendisinin, osun sen (Gönlümü, canımı Şems Hazretlerine vererek bende bir şey kalmamış, onda yaşayış bulmuşum).

* Şaşırıp kalan kadınlar (Yusuf’u gören mısırlı kadınlar) gibi ellerini, hançerle doğradın ama şu yazıda ne gamın (Üzüntün) var;
Yusuf’ların da yüzlerini gördün ya.

A el, şu hançerden ağlayıp inleme (Şikâyet etme);
Eline inci düştü;
Yusuf’un aşkından gebe kalış, binlerce doğum ağrısına değer.

A deniz kesilmiş gönül, sus şu coşup köpürmeyi bırak artık;
Ne tuhaf şey denizsin;
Gene de nasıl olmuş da bir balık gibi şu oltaya (Aşka) tutulmuşsun.

Tilkilerin ağı, aslanların pençelerine karşı nedir ki?
 Diliyorsan yırt ağı, yürü atıl denize;
Denize kavuşmuşsun zaten.

Bilmiyorsun ki padişahın, aslanların bile can alıcısısın sen;
Öylesine darmadağın bir aslansın ki kendi sandığını kendin kırmışsın.

Bir aslanın, sandığı kırmasına şaşılmaz;
Şaşılacak şey şu:
Senin gibi bir aslan, nasıl oluyor da bir sandığa girip oturuyor?

Sustum;
a saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), kalk, o arı-duru şarap kadehini dondur;
Ne güzel bir devrimiz, devranımız var ki bize hizmet için belini sıkmışsın, kemerini kuşanmışsın.

Gücün-kudretin yetseydi bir işi bırakır, öbürüne sarılır mıydın; Bedenin, söylediğin gibi olsaydı güzeller güzeli bir gönlün olurdu.

Gönül, aşk iş yurduna dalsaydı da işe koyulsaydı usanç, dışarıdan gelip de nasılsın, ne işle uğraşıyorsun demezdi sana.

Bayram, yüz göstermeseydi sana.
Ramazanı ganimet bil;
Bayramdan uzaksın ama gamdan da uzaksın ya.

İbadetle (Dinin buyruklarını yerine getirmekle), itaatle dinleme (Söylenen sözü, verilen öğüdü benimseyerek, davranışlarını bunlara uydurmakla) aydın (Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli) bir hale gelir, derken isyanla kararır-gidersin;
Şunu bil ki çaresiz gönül, çareye muhtaçtır.

Yoksul gönül, şu ibadete muhtaç olmasaydı küfreden (Tanrının varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden sayılan inançları inkâr etme) de, imandan (Güçlü inanç) da öte bir yerde, boyuna seyirde-seyranda olurdu.

* Canım la'l’dir diyorsun, deme;
Bu çeşit la'l (Değerli taş) olmaz;
Güneş ışığından ayırma onu mermer kaya o.

Oruç (Tanrıya ibadet amacıyla yeme, içime gibi şeylerden belli bir süre kendini alıkoyma) mancınığıyla (İleri doğru hızlı taş ve gülle fırlatan düzenek ile) küfür kalesine, karanlıklar burcuna taşlar yağdır, o kaleyi hâk ile yeksan et (Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan durumun üzüntüsünü, sıkıntısını, perişanlığını yok et);
Müslüman olsaydı elbette minarede de bir müezzin (Namaz vakitlerini bildirmek için yüksek sesle çağrı yapan bir din görevlisi) bulunurdu.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    İnsan ne kadar kültürlü, bilgili, akıllı, görgülü olsa da Tanrı’nın güzelliğini gösterdiği güzel insan karşısında aşkın tuzağına düşüp oltasından kurtulamayacağını öğrendik.
2.    Güzelliği görecek kişinin oruç tutarak, dini öğütlere uyarak kendini hazırlaması gerektiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Uygun olmayanın olgunluğa geçemeyeceğini, uygun olmayan tesadüfen Tanrı güzeline baksa da görüp değerlendiremeyeceğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV



Popüler Yayınlar