7 Kasım 2019 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 110-120 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri Allah’a kaçmak anlatıyor)
110-120. Candan şu iz var ancak sende:
Şu (Uzakta olan) gerek, şu (Uzaklaştığın) değil.
Onun gerek (Gerçekleşmesi zorunlu olarak beklenen) olduğunu bilseydin gerek olmayan (İhtiyaç yokmuş gibi gözükenin), gerekli olurdu (Vazgeçilmez ihtiyaç olduğunu gösterirdi) sana.

* Hizmet harmanında, yüce köy ağasına bir saman çöpü kesilseydin bir kehribar yapardı seni.

* Sufi (Kendini Allah’a adamış kişi), göklerin yücesinde boyuna, hem oynar, hem de şunu söyler;
 Yeryüzü de benim gibi arı-duru (Saf, tertemiz) olsaydı, tümden gök (Yeryüzü üzerinde mavi kubbe gibi kapanan kubbe) kesilirdi.

Sus:
Şiir kalıyor, manalarsa uçuyor;
Mana (Anlam) da kalsaydı dünya manalarla donanırdı.

Bende, Şemseddin'in yüzünün renginden bir renk, bir koku olsaydı şu güneşin yüzüne bakmak ayıp olurdu, ar gelirdi bana.

O padişahın vuslatı (Sevgiliye kavuşma), bir soluk durduysa, bu lütfa erseydi, gönül şişesi, kırılmaktan (Başka bir şey istemek istemesinden) emin olur-giderdi.

Kudurgan (Azgın), saldırgan (Agresif) bir sarhoş olan ayrılığı kudurup saldırmasaydı, herkesle savaşa girişmeseydi, meclisinde canlanınız, başkalarından ayaklarını ayırt edemezlerdi.

A meclisin sakisi (İnsanların ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan), ölümsüzlük kadehini dondur;
Ne diye gönlün acımaz bana;
Taş mıdır gönlün yoksa?

O şarabı sun ki padişah için bir ağız açsa bütün varlığı yutar-gider; sanırsın ki bir timsahtır o.

O denizin coşuşunu bir seyret, gürlemesini bir duy, fakat o deniz şarap, gürleyişi de kupun sesi olsaydı.

Şarabı, gönülde her yana akmış;
Tıpkı kan;
Görsen dersin ki gönül, sanki Kudüs, kan da Frenk.

İslam padişahı olan padişahımızın ordusu da Kudüs’te Tanrı yardımlarıyla Frenk'e karşı ordu-ordu dalgalanıyor.

Saki (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), bir sağrakla sarhoş olmam;
Daha fazla sun;
Şarap, o şuh padişahın kadehiyle sunulursa yıkılır-giderim ben.

* Güzelim vuslat (Sevgiliye kavuşma), cengi (Kahramanca mücadele, çarpışma, savaş), canları uçurur-gider;
Hani dersin ki o cengi içinde güzel soluklu İsa var.

A Tebriz, hayalin, aklımı coşturuyor:
Sanki sen saf şarapsın, hayalin de sanki esrar.

Birbiri ardınca sunulan vuslat (Sevgiliye kavuşma) kadehler sanki sultani savaşta, bir-biri ardınca atılan oklar.

Akıl, bir kılı kırk yarıyor ama orada kıl saymada, sanki bir şaşkındır akıl.

Kadehinin tezliği, öylesine ki şimşek bile onu yüzünden feryada gelir, böyle olmakla beraber ona karşı, kadeh de yüzüstü yerlere yıkılır, sanki bir topaldır.

Ne yücedir ki sarhoşların beyinlerinde şarap arar-durur;
 Sarhoşları da aslanları yıkar bir hale geldi mi, görsen, kaplan bunlar dersin.

Şarabın da, esrarın da madeni olan ulular ulusu Şemseddin'in denizinden, o
Tanrı şaraplarından kadehime bol-bol, döktükçe dök.
                       ***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’ın dertlerimize derman olduğunu, bunu kişi ve sebeplerle meydana getirip o kişiye varlığını gösterdiğini öğrendik.
2.    Allah dostlarına hizmet edenin o kişilerin yakınlığının bereketi ile halk arasında çekici bir kişi yapacağını öğrendik.
3.    Kelimelerden, sözlerden, davranış veya olgudan anlaşılan şeyin, bunların hatırlattığı düşünce veya nesnenin kalıcı olmadığını, kişide misafir olup gittiğini öğrendik.
4.    Mevlana Hazretleri çok önemsediği Şems Hazretlerinin gerçekliğinin rengini, kokusunu almak için uğraşı verdiğini öğrendik.
5.    Sevgiliden ayrı olmanın insanı azgın ve saldırgan yaptığını, herkesle savaşan bir haline getireceğini öğrendik.
6.    Allah’a inanan topluluğa ruhlarına Allah sevgisini, Allah nuru saçan, Allah’ın selamıyla sarhoş eden bir Allah dostunun olacağını öğrendik.
7.    İslam padişahı olan Şems Hazretlerinin Kudüs’te görünmez ordularıyla Allah yardımlarıyla düşman olan Fransız ve Avrupalılarla görünmez savaş ettiklerini öğrendik.
8.    Sevgiliye kavuşmak için yapılan çalışmanın savaş seviyesinde olduğunu öğrendik.
9.    Tanrı şarabı ile sarhoş olanların korkmayacaklarını, yorulmayacaklarını öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Ulular ulusu Şems Hazretlerinden gelen ikramın tükenmez bir ikram olduğunu, insanı kendinden geçirip yiğit, aklı başında, ne yapacağını bilen, kararlı, korkusuz bir hale getireceğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV

Popüler Yayınlar