(Mevlana Hazretleri ilişkiyi anlatıyor)
250. * Tutalım, Adem gibi
cennette bir buğday yedim;
Vuslat (Sevgiliye
kavuşma) elbisemi soyup beni böyle çırıl-çıplak bırakmak, yaraşır mı
sana?
Ayrılık savaşında kanlar içindeyim,
canımdan yaralanmışım;
Tıpkı Harezm ordusuyla Gor
ordusunun (Aral gölüne dökülen Ceyhun nehrinin
deltasında Mâverâün nehir’de yapılan) savaşı gibi hani;
Reva (Uygun
yerinde) görür müsün bunu?
Bana, bağışlanmışsın sen, ışık
kıblesinin (Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan,
özellikle yüzde ve gözde beliren parıltının) makbulüsün (Beğenilen, hoş karşılanansın) dedin;
Bağışlayıştan, suçlarımı örtüşten
sonra bu çeşit azaplandırmak (Büyük sıkıntı, eziyet
vermek) layık mı (Uygun, yerinde mi)
sana?
A benim Ay yüzlüm, bir gün senin
ışıklı gözünü gören gözlerin, kötülük isteyen kem (Kötü,
fena) gözlülerin nazarına uğrayıp kor olmasını reva (Yakışır, yerinde, uygun) görür müsün?
* Şimdi, aşk dünyasında Davut
oğlu Süleyman’sın Allah korusun, reva (Yakışır,
yerinde, uygun) görür müsün bir karıncanın incinmesini?
O Şems'in sen ki ışığın, bütün
ışıkları kaplamıştır;
Böyle olduğu halde tuttun, Tebriz'e
döndün, gizlendin-gitti;
Layık (Uygun
olan, yaraşan) mı bu sana?
Kulağına kim afsun (Büyülü sözler) okudu ki kaşlarını çatmışsın?
Neşesiz kimseyle
oturma, düşüp kalkma
demedim mi sana?
Birisi, zehirlerle dolu bir afsun
okur kulağına;
Gamlarla dolu gönül alanından, bir
hastalık haberi verir sana.
O kaşlarını çatmış ekşi suratlıyı gördün mü, tam onu, kaç ondan, ne diye
durur da konuşursun onunla?
Rengini gördün ya, deniz suyunu
tatmaya ne hacet (İhtiyaç) var?
Çünkü tattın mı, suyu ağzını zahire
döndürür.
***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1.
Büyüyle uğraşan
veya kaşlarını çatmış, ekşi suratlı kişiyi gördüğümüz zaman durup konuşmadan
kaçınmamız, kaçmamız gerektiğini öğrendik.
2.
Mevlana
Hazretlerinin Şems Hazretlerinin aniden kaybolmasını kendi açısından
değerlendirme yapmaya çalıştığını öğrendik.
3.
Seven kişinin
sevdiğinden ayrı düştüğü zaman adeta özlem ateşiyle ısınmış fırına girmiş gibi
pişmeye başlayacağını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Bir şeyin iyi veya kötü özelliğini, kalitesini bilen
kişinin deneme-yanılma yoluna girmeyeceğini, kötü veya zararlı ise uzak
duracağını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ