580.
Sakiye (İnsan ruhuna
Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), o içip kalanların, sızmayanların
neşesine (Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç),
zevkine (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde
edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haza) emret de yel gibi
esip gitmesin, şarap sunsun bize.
O
saki, mahrem (Yakın) olandan da, mahrem (Yakın) olmayandan da bir anda yüzlerce fikri, yüzlerce
endişeyi giderir;
İnsan
artık ne matemlere düşüp gam yer (Üzülür), ne
bir şeye el sunar.
Saçlarını
ardına atar da yüzünü bezerse yoksul pervaneyi (Işığa
gelen kelebeği) mum gibi yakar yandırır.
Pervanede
can kalmadı mı emreder, o koca sağrakla (Kadehle)
o ateşe benzeyen candan bir ödünç can bağışlar ona.
Ebedi
şaraptan sunulan bir sağrak şarap, arılığından (Temizliğinden,
katıksız saf olduğundan), duruluğundan (Bulanıklığı
olmadığından) sana öyle bir hal verir ki düşüncende
beliren her suret, gönlünde yüz gösterir sana.
Ey
Tanrı aşkı!
Ey
Tebrizli Tanrı Şems’i!
Sen
ne kadar fazla sunarsan bu şarap o kadar artar, fazlalaşır.
Güneşinin
parıltısıyla öylesine oynayayım, öylesine parıl-parıl parlayayım ki zerre bile
oynamaya başladı mı beni hatırlasın.
Yüzünün
nuruyla her zerre gebe kaldı (Yapılan iyiliğe karşı
kendini borçlu saydı), o lezzetle (Duyulan
zevkten) her zerre (En küçük parça),
yüzlerce zerre doğurmada (Üretmede).
Beden
havanındaki cana bak, öylesine bir sevdaya (Güçlü ve
aşırı tutkuya, isteğe) tutulmuş, öylesine tez canlı (Aceleci) ki durmadan, dinlenmeden kendisini bir zerre (Çok küçük parça) haline getirmek için dövüyor, eziyor.
İstersen
inci ol (Değişmeyen değerlere sahip ol),
istersen mercan (İnciyi yapan);
Burada
kendini döv, ufala;
Çünkü
bu tapıya zerreden (En ufak parça olandan) başkası
lâyık değil.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler öğrendik;
1. Allah nuru alan kişinin başına gelen her şeye rağmen
neşe ve zevk içinde yaşadığını, üzüntülerden, sıkıntı veren düşüncelerden
temizlendiğini öğrendik.
2. Allah nuru saçan kişiye canımızı versek bile onun bize
yeniden can bağışlayacağını öğrendik.
3. Şems Hazretlerinin yüzündeki nura bakan çok küçük
birisi bile olsa nur saçan birisi olacağını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Şems ve Mevlana Hazretleri karşısında kendimizi en
ufak parça gibi görmekle bu yapıda yer alabileceğimizi öğrendik, anladık.
*
RAVLİ