21 Eylül 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 580 İNCİ BEYİT

580. Sakiye (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), o içip kalanların, sızmayanların neşesine (Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç), zevkine (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haza) emret de yel gibi esip gitmesin, şarap sunsun bize.

O saki, mahrem (Yakın) olandan da, mahrem (Yakın) olmayandan da bir anda yüzlerce fikri, yüzlerce endişeyi giderir;
İnsan artık ne matemlere düşüp gam yer (Üzülür), ne bir şeye el sunar.

Saçlarını ardına atar da yüzünü bezerse yoksul pervaneyi (Işığa gelen kelebeği) mum gibi yakar yandırır.

Pervanede can kalmadı mı emreder, o koca sağrakla (Kadehle) o ateşe benzeyen candan bir ödünç can bağışlar ona.

Ebedi şaraptan sunulan bir sağrak şarap, arılığından (Temizliğinden, katıksız saf olduğundan), duruluğundan (Bulanıklığı olmadığından) sana öyle bir hal verir ki düşüncende beliren her suret, gönlünde yüz gösterir sana.

Ey Tanrı aşkı!
Ey Tebrizli Tanrı Şems’i!
Sen ne kadar fazla sunarsan bu şarap o kadar artar, fazlalaşır.

Güneşinin parıltısıyla öylesine oynayayım, öylesine parıl-parıl parlayayım ki zerre bile oynamaya başladı mı beni hatırlasın.

Yüzünün nuruyla her zerre gebe kaldı (Yapılan iyiliğe karşı kendini borçlu saydı), o lezzetle (Duyulan zevkten) her zerre (En küçük parça), yüzlerce zerre doğurmada (Üretmede).

Beden havanındaki cana bak, öylesine bir sevdaya (Güçlü ve aşırı tutkuya, isteğe) tutulmuş, öylesine tez canlı (Aceleci) ki durmadan, dinlenmeden kendisini bir zerre (Çok küçük parça) haline getirmek için dövüyor, eziyor.

İstersen inci ol (Değişmeyen değerlere sahip ol), istersen mercan (İnciyi yapan);
Burada kendini döv, ufala;
Çünkü bu tapıya zerreden (En ufak parça olandan) başkası lâyık değil.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik;
1.    Allah nuru alan kişinin başına gelen her şeye rağmen neşe ve zevk içinde yaşadığını, üzüntülerden, sıkıntı veren düşüncelerden temizlendiğini öğrendik.
2.    Allah nuru saçan kişiye canımızı versek bile onun bize yeniden can bağışlayacağını öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin yüzündeki nura bakan çok küçük birisi bile olsa nur saçan birisi olacağını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Şems ve Mevlana Hazretleri karşısında kendimizi en ufak parça gibi görmekle bu yapıda yer alabileceğimizi öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

Popüler Yayınlar