430.
Ay’a yüzlerce Ay katılsa güzel gözleri görmez bile;
O
Huten (Çin surlarına yakın Türk bölgesi)
güzelinin daracık gözleriyle bir başka güzelliği vardır.
Gök
nurluysa ey can, onun ışığının vuruşundandır bu nur.
Bahçede
gülen bir gül, terü-taze bir yasemin (Çiçeği) varsa
gene ondandır.
Mumu,
ağyarın leğeni (Yabancıların kabı) altındaysa ne
çıkar?
Leğen
altındaki mumun nuru gene tavana vurur.
Sen
başkaları ile eşsen, bize bakıp duruyorsan bil ki biz de bedenden başka tertemiz bir de ruh var (Aynı
sanma, farkımızı gör).
Şu
gönül pek sarhoş oldu, şu gönül elden çıktı.
Küçüldü,
inceldiyse bile o kıvrım-kıvrım, büklüm-büklüm saçlar yüzünden küçüldü, inceldi
şu gönül.
Tebrizli Tanrı Şems’i, bütün aslanların padişahıdır;
O
aslan, can ormanımızda konaklamıştır, orasını vatan edinmiştir.
Selviden
usûl (Düzgün, gösterişli vücut), yüce boyunun
kokusunu alıyorum;
Ayda
yüzünün rengini görüyorum sanki.
Her
şekerkamışı, tapına geliyor da hizmet kemerini kuşanıyor (Onun yolunda çalışmak için karar veriyor);
Şeker
de senin helvana kulluk (Sevgiyle bağlanıp hizmet)
etmeye geliyor.
Işıyan
her ışık, yüzünün nurundan doğuyor;
Şarap
müjde vermede, yani yârinki günün geliyor demede.
Gül,
süsene usta oldu, yeşilliğe bezedi;
Çünkü
ondan senin eşsiz, güzel gülüşün hatırlanmada.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler öğrendik;
1.
Tebrizli Tanrı
Şems’inin aramızda olduğunu, güzelliğini kaybetmediğini, ışığını yaşarken
verdiği ışıktan daha fazlasını verdiğini, sevgiyle bağlanıp gönlümüze almamız
gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
İnsan tutkulu bir sevgiyle sevince sevdiğini bütün
güzelliklerde aradığını, bütün güzelliklerde sevdiğinden bir eser gördüğünü
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ