70.
Onun gümüşe benzer göğsü yüzünden betimiz-benzimiz altına döndü;
Bizim
bu gümüşümüze, altınımıza yüzlerce define, yüzlerce hazine feda olsun.
Bizim
şu insan kalıbımızı melek haline getiren nur, nerden bir renge boyanacak, nasıl
bir şekle sığınacak, imkân var mı buna?
Bir
şeye benzetilemez amma lütfeder de benzetişi reva (Yerinde,
uygun) görür;
Çünkü
bakışımızın, görüşümüzün zayıflığını bilir.
Nurum
buyurmuştur, kandile benzer.
Göğsümüzle
gözümüze de kandil konan yer ve sırça demiştir (Nur
suresi 35).
Sus
da bunu herkes duymasın;
Zaten
hayrımızı, şerrimizi anlayabilecek kim var ki?
Ey
can sakisi (Canımıza Allah sevgisi veren, Allah nuru
döken), o yıllanmış, o eski şarabı, o gönlün yolunu kesen, o din yoluna
kılavuzluk eden şarabı (Tanrı şarabını) sun.
Gönülden
kanayan, ruhla kaynaşan, coşup köpürüşü Tanrıyı gören gözü mahmurlaştıran
şarabı sun.
O
üzüm şarabı İsa ümmetinin;
Bu
Mansur şarabıysa Yâsin ümmetine (Doğru yol üzerinde
olanların, Peygambere ve Kur’an’a uyanlara) mahsus.
O
şaraptan da küpler dolusu var, bu şaraptan da küpler dolusu;
Fakat
o küpü kırmadıkça (Üzüm şarabından sarhoş olmaktan
vazgeçmedikçe) bu şarabı (Tanrı şarabını)
asla tadamazsın.
O (Üzüm) şarabı alsan da bir an olsun gönlü
neşelendirmez, gamı (Kederi, üzüntüyü, sıkıntıyı)
asla öldürmez, kini (Gizli düşmanlığı) asla
kökünden söküp atmaz.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Dünya şarabını
terk edip Hak şarabını istememiz ve gereklerini yapmamız gerektiğini öğrendik.
2.
Mevlana
Hazretlerinin içine Allah’ın sönmeyen ışığı koyduğunu, bizleri bu ışıkla
aydınlattığını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Bedenimizi melekler seviyesine getiren nura
ulaştırmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ