110.
Kahrı (Zorlayıcı davranışları) tamamıyla rahmet (Merhamet, acımak, şefkat, ihsan etmek, esirgemek) kesildi,
zehri (Acılığı) baştanbaşa şerbete (Tatlılığa) döndü, bulutu şekerler (Yumuşaklıklar, güzellikler) yağdırmaya başladı,
Dilerim hep böyle olsun.
Şu
öküz (Aptal, anlayışsız, yavaş, görgüsüz, yeteneksiz,
budala, saf) kurban oldu (Bir ülkü uğrunda
kendini feda etti) ya, artık ne köşke konduğundan dolayı yücelir, izzete
sahip olur, ne boynuzum var diye utanır, yerinir (Bulunduğu
yere göre ne sevinir ne de üzülür);
Hep de böyle olsun dilerim.
Yeryüzü,
gökyüzü haline geldi mi (Kişi kendini alt-üst etti mi
yani değerli gördüğünü değersiz, değersiz gördüğünü değerli etti mi) Senâyi’nin
dileği olmuştur;
Buydu,
ona döndü,
Hep böyle olsun.
Sus
ki sarhoşum ben, birisi elimi bağladı benim;
Düşünce
dağıldı gitti,
Dilerim hep de böyle olup gitsin.
Ey
Ay yüzlü sevgili, Ramazan ayı geldi.
Sofranın
üstünü ört, yücelikler yolunu aç.
A
hercâyi ( Kararsız, sebatsız, vefasız, dönek, serseri)
herzevekil (Kendisini vazife olmayan şeylere karışan,
boşboğaz, her şeye burnunu sokan), geri dönmenin tam vakti;
Helva
(Tatlı işler yapana) satana bak, niceye bir
helva isteyip (Dilenip) duracaksın?
Helvacıyı
bir kerecik görmek bile seni öylesine tatlılaştırdı ki bal bile efendim der,
sana toprak olayım, tapında yerlere döşeneyim.
Yemen,
kusman yüzünden pilicin, şu yumurtada kalakaldı;
Çık
şu yumurtadan (Bilgiçlik taslamaktan, bahane bulmaktan,
beceriksizlikten, görgüsüzlükten kurtul) da kanatların bitsin, uçasın.
Mehterin
(Müzik aletine üfleyenin) dudakları, sevgilinin
dudaklarının anışıyla kupkuru;
Bomboş
karnıyla zurna gibi ne de hoş feryat ediyor.
İçinde
bir şey bulunmasın, için bomboş olsun;
Dudaklarını
ney-in dudaklarına ver, bu daha hoş;
Ney
gibi onun nefesiyle doldun mu artık şeker çiğne.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Yetiştiren
kişinin sert keskin hareketlerine kızıp uzaklaşmamamız gerektiğini, yakın
olmamızın, sabretmemizin iyi sonuçlar vereceğini öğrendik.
2.
Aptal,
anlayışsız, yavaş, görgüsüz, yeteneksiz, budala, saf olsak bile Allah dostunun
eğitimiyle yücelerde kendimize yer bulabileceğimizi öğrendik.
3.
Bizi tatlılığa
ulaştıracak kişiden bir şeyler istek yerine onun sanatını anlamaya, öğrenmeye
çalışmamız gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Dünyalık isteklerden, doğru diye kabul ettiğimiz tüm bilgilerden
düşüncelerden, kanaatlerden kendimizi temizleyip içimizi boşaltarak Hu (Allah) dememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ