150.
Bu güzelliğe karşı Güneş yanar yakılır, Ay da kupkuru bir hale gelir, bu
parlaklığı, bu yalımı (Alevi), “Tanrı, kendi
nurundan onlara nur saçtı” sırrından bil.
( “ Gerçekten de ulu Tanrı halkını karanlık içinde yarattı;
Sonra onlara nurundan saçtı;
Kime bu nur rastladıysa bugün, doğru yolu bulmuştur, kime
rastlamadıysa yolunu sapıtmış gitmiştir”
Al-Câmi’-al Sagıyr fi Ahadis-al Başir-al Nazir; Mısır-1321matbaat-al
Hayriyat-al Âmimra; 1, s 58)
O nur,
öylesine bir nurdur ki can, zevkiyle ebedi olarak sarhoş olur.
Öylesine
bir nurdur ki güneş, onun tozuna bile erişemez.
Şimdi
batmış gitmişim, ırmağı (Duruyor gibi gözüken ama her
an yenilenen, tazelenen nur ırmağını) nasıl anlatabilirim?
Başım
sudan dışarıda iken söylüyordum, dudaklarımdan sözler çıkmadaydı, güzel-güzel
bahsediyordum.
Sen
de balık olmadıkça (İstenilen özellikleri taşımadıkça)
bu ırmak seni gark etmez (İçinde yaşatmaz);
Bu
çayırlığa, terü (Çok yeşil) taze, yemyeşil
gülfidanından başkası gelemez;
Başkasına
yol yoktur.
O
eşi, benzeri olmayan padişahlar padişahı
(Şemsi Tebrizi Hazretleri), bunu öylesine
anlattı ki nasıl arayabilirsin, nasıl söyleyebilirsin o anlatışı?
Ne
yazılır, ne resme sığar.
Sana
konak (Yolculukta bir müddet kalınan yer) olan
gönül, iki dünyadan da geniştir, iki dünyadan da üstün;
Leyla
(Sevilen) da o gönül yüzünden Mecnun (Seven) olur, deli-divane kesilir, Mecnun da.
Ey
Ay yüzlü dost (Sevilen, güvenilen, yakın duran, gönül
arkadaşı)!
Ey
şekerler çiğneyen çalgıcı, sesin cana canlar katmada, ta sabaha dek durma,
dinlenme.
Kârsın
(Kazançtasın), tamamıyla kâr (Kazanç), tamamıyla fayda;
Herkesten
üstün oldun, her an da böyleydin sen, sabaha dek durma, oturma.
Yüzlerce
şehre;
Ey âşıklar!
Ey perişanlar!
O
uykuya dalmış sevgili uyandı diye haber gitmiş; sen de sabaha dek oturma,
durma.
O
fitne (Aklımızı ve kalbimizi adaletten ve gerçeklik
yolundan başka bir yola saptıracak sözler, davranışlar) uyandı (Ortaya çıktı), öylesine fitne ki (Yaptığımız işin kötü olduğunu söyleyenler) kınamaya
kalkıştı mı dağı bile yarar, yaralar;
Uyuma,
sabaha dek durma dinlenme.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Allahtan nur
verdiyse zevkle kendinden geçtiğini öğrendik.
2.
Kişinin bulunduğu
ortamdan çıktıktan sonra daha önce bulunduğu ortamı anlatabileceğini öğrendik.
3.
Sevme, tutkulu
bir biçimde sevme yolunda hiç durmadan ilerlememiz çünkü kaybetmeyeceğimiz
kazanç yolu olduğunu öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Fitne:
Ham insanların geçici güzelliklerden çok hoşlandıklarını bildiklerinden, böyle
kişilerden yararlanıp kazanç sağlamak isteyenler;
Ham kişilerin hakikati görmesine engel olmak, anlayış
ve kavrayışlarını karıştırmak için kargaşa sağlarlar, şaşırtırlar, görüş
ayrılığı çıkartırlar, bu deliliktir, başına bela ve hastalık getirir gibi korkutarak,
suçlayarak, doğru yolda olanları bu yoldan
uzaklaştırırlar.
Ham insanları kendi isteğine uygun daha güçlü bir şekilde
kullanmak için fitne ustaları birleşirler;
Olgunlaşma yolunda olan henüz ham olan kişileri doğru
yoldan döndürmek, yanlış yola yönlendirmekle ve bunu akıl oyunlarıyla, yanlış
bilgilerle, çelişki gibi gözükenleri kesin çelişki gibi sunarak anlayış ve kavrayışı bulandırarak kişileri kararsız hale getirirler.
Kararsız hale
gelmiş kişiler sürü davranışları gösterirler ve kolayca yönlendirilirler.
Yönlendirmeyi lider olan yapar;
Liderin başarılı
ve güvenilir olmasıyla veya Tanrısal bir destek aldığına inandırmasıyla defalarca
tekrar eden sözlerle telkin ederek kendilerine şüphe duyulmayan inançla
bağlarlar.
Yalnız ve yoksun kalma korkusu olanların mantıklı ve
berrak düşünemediklerinden anlayış ve kavrayışlarını kişiliklerine uygun
gördükleri liderlerini taklit ederek o kişi gibi olmak isterler.
Bağımsız düşünme yeteneği olmayanlar; temiz bilgi ve
ilk kaynaktan gelen bilgiden yoksun olanların, doğru- yanlış ayırımı kendileri yapıp karar
veremezler, kararsız kalırlar.
Telkin metoduyla yani bir toplulukta benzer ve
birbirini destekleyen sözlerle doğruluğu araştırılmadan, delil aranmadan olduğu
gibi kabul edilen görüş sürü psikolojisinin göstergesidir.
Propaganda ile etkinliği artan, karar verme ve kendi
düşüncelerine göre özgür hareket yeteneğinin kaybolması ile sıradan bir kişi
olanlar sürü psikolojisi içindedirler.
Doğru karar vermek hayatta başarılı olmak için önce
doğru kişiye ulaşmak ve önerilen doğru yola girmek ve öndere tam bağlanmak önemlidir,
gereklidir, sonra gelişip bağımsızlığı elde etmek kendiliğinden oluşur ( Bu doğru yolu izlemek önemlidir).
Tam bağımsız özgür düşünebilmek için:
Sırları bilmek, benlikten kurtulmak, dünyalık
isteklere (Nefse) sevgiyle bağlanmaktan
kurtulmak gereklidir.
Özgür olan, özgür düşünceyi kazanmıştır, çıkar
algılarından kurtulmuştur, tutkulu bir sevgiyle sevdiğinde kendini yok
etmiştir.
Yaren kafan karışmasın;
Mevlevilikte Mevlana Hazretlerine sevgiyle bağlanarak,
onu severek, gönlünü ona vererek, her dediğini şimdi anlamasam bile İnşallah sonra
anlarım diyerek kendini hazırlamalısın.
Sevgi gücüyle gönlünü Mevlana Hazretlerine verdiğin
zaman, Mevlana Hazretlerinin gönlü kimde ise artık senin gönlünde onda olur.
İlk bakışta kişiliğini kaybetmiş olursun amma sana
öyle bir kişilik armağan ederler ki sen bu yeni kişiliğine kendin bile hayran
olursun, ebedi kaybetmeyeceğin kazanımlara kavuşursun.
Mevleviler gönül bağı ile bağlanmış bir topluluk olup gücünü
topluluğun kalabalığından değil Allah’tan alırlar ve bu bilinçten sapma
göstermezler.
Mevlevilerdeki Allah sevgisini, Allah dostlarına olan
sevgiyle bağlılığı görenler kıskançlıklarından fitne çıkarırlar ama Allah’a
bağlanmış bu kişilerin Allah korumasında olduğunu bilmezler.
Bir kişiyi Allah ve biz diye hitap ettiği Allah
dostları koruyorsa o kişiye zarar gelmez.
Fitneciler Mevlevi kişiye zarar vermiş gibi bir
gözükse de Mevlevi kaybettiğinden daha iyi bir güzelliğe kavuşurlar.
Söz uzun, kısa keselim, aramıza katıl da Mevlana
Hazretlerinin ve dostlarının benliklerinden, nefislerinden temizledikleri
sözleri kulaksız duy, ağızsız söyle.
*
RAVLİ