120.
Ney-e üfüren nefeste şekerler gizlidir;
Meryem’e
benzeyen ney, o nefesten tatlılara gebe kalmıştır.
Ekmek
yemeye tövbe edersen ne ziyan edersin (Kaybedersin)
ki?
Ekmeği
artıp duran sofra nerde, cana canlar katan sevgili nerde?
Tortudan
arınayım (Saflaşayım), aralıktan (Uygunluk, elverişli durum, fırsat bulayım), da öteye
geçeyim de Kaf dağına (Yücelere) çıkayım.
Oruçlu
Kaf dağına çıkan serçe bile Zümrüdüanka (İyilik ve
güzelliklerden haber veren kuş) kesilir cancağazım.
Orucun
vereceği zayıflık beti benzi sarartır, baş döndürür amma bu çeşit zayıflık, bu
çeşit sararış yüzünden de insanlar, yed-i beyzâ’yı (İçinde
olan ışığı dışarı çıkarma olanağını) elde ederler.
Su
iyi aksın, ekinler yeşersin, göversin (Gelişsin)
diye her yıl arkları taramazlar mı, çamurunu temizlemezler mi?
Sen
de şu ekmeği ark temizleyenlere, ark açanlara ver de âbıhayat (Ölümsüzlüğü) elde et, bütün cüzü’lerinin (En küçük parçaların) dirilsin (Yeniden etkin, geçerli olsun).
A
sözlerimi dinleyen, şu nefesi, bir selin çağlayışı say;
Çağlıyor
da canı denize çağırıyor.
Ey
Ay yüzlü dilber, senin vasfının (Özelliklerinin)
ilk sözleri, başlığı bile tam yetmiş iki defter oldu (72
değişik milletin kaydına girdi) da o hasetçi (Kıskanç)
Zühre’nin (Venüs yıldızı) (Kalbe sevinç veren bu yıldızın) elinde, tam yetmiş iki
tef, ıslandı, ses vermez hale geldi.
Cehennemin
kapısını kapadık, yani yiyip içme taamını (Sofrasını)
yok ettik;
Sen
de cennetin kapısını, yani aydın gönlünü aç.
Eşeğe
(Kaba, düşüncesiz insanlara) çok hizmet ettin,
onun otunu, arpasını çok çektin, götürdün;
İsa’ya
(Tanrı erlerine) da hizmette bulunmak, ona
yardım etmek gerek.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Orucun görünür
faydasından daha fazla görünmeyen faydası olduğunu öğrendik.
2.
Yeme derdinden,
yemeye önem vermekten vazgeçmemiz gerektiğini öğrendik.
3.
Bütün uğraşımızı
yemek yeme işinde olmaması olduğunu öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin kendisine sevgiyle bağlananların
cezalandırılma korkusundan kurtulduklarını, iç âlemlerini aydınlık hale
getirdiklerini, iyiliklere, güzelliklere yöneldiklerini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ