160.
(Şems Hazretlerinin Mevlevi topluluğuna gelmesi)
Evde
bu çeşit (Allah’ı ve dostlarını candan seven)
topluluk, toplulukta bu çeşit bir ışık (Nur saçan kişi)..
Senden
umduklarım var, uyuma, sabaha dek dinlenme, durma.
Bey
geldi, bey geldi o aydın dolunay (Karanlıkta kalanlara
ışık veren) geldi, o şeker (Sevimli, cana yakın
güzel) o süt (Temiz kişi) geldi, sabaha dek durma, uyuma.
Ey
sesi, nağmesi güzel mi güzel, seher yelinden de hoş, seher yelinden de tatlı dilber
(Alımlı, güzel), bizi sen baştan çıkarıyorsun, sabaha dek yatma, oturma, devam et çalgıya.
Meclis
(Topluluk) seninle kutlu (Uğurlu), işret (Hiç duyulmamış
söz söylemek) senin nefesinle, senin nağmenle diri;
Mum
gibi her yanı aydınlatmadasın, sabaha dek durma,
dinlenme.
Bu
gök, yeryüzünün üstüne kurulmuş bir çadır;
Kim
görmüştür böyle çadırı?
Ey
çadırın direği, sabaha dek ayak dire, yıkılma.
Bu
toplum, seninle dopdolu, seninle şana-şerefe ulaşmış, senin yüzünden alt-üst
olmada;
Sabaha dek durma dinlenme.
O
kürek, kayıkçının elindeymiş gibi boyuna hareket etmede, mamur bir yere
varıncaya dek bu, böyle sürecek, sabaha kadar devam et.
Ey
neye üfüren güzel nefes (İçini boşaltmışlara hiç
duyulmamış sözler söyleyen), ne de şaşılacak derecede terü-tazesin;
Nasıl
olur da herkese saygı göstermezsin?
Sabaha dek durma, oturma.
Tef,
avuçla sıvazlanarak gerilir, sarhoşun nefesiyle değil;
Ney-e
karşı onun sesi, daima biraz hafiftir;
Sabaha dek çaladur.
Can
gibi susmadayız amma can, nasıl olur da uyur ey sevgili;
Sen
dilimiz ol da sabaha dek durma, dinlenme, söyle, çal.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Şems Hazretlerinin Mevlevilerin toplantısına geldiğini, Allah ilminden dünyada
hiç söylenmemiş sırları söylediğini, katıldığı topluluğu Allah sözleriyle
kendinden geçirip zevkle sarhoş ettiğini, şeref verdiği topluluğu uğurlu bir
topluluk haline getirdiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Allah’ı sevdiren, Allah’ın nurlarını üzerimize saçan
kişilere âşıklık derecesinde tutkulu bir biçimde sevmemiz ve ayrılmayacak bir
biçimde bağlanmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ