1470- Sabahları güneş doğmadan sırça gök kubbede
gün ışığı parıl-parıl parlar;
Akşamlayın
batı kızıllığının kanla dolu kadehi, senin kan yalaşan (Birbirini yalamaktan) temreninden (Yaranın üstünde olan
pul şeklindeki kabuk) meydana gelir.
Yaralarla
yarlardan, sellerde sellerden, oynaya-yuvarlana, çağlaya-atıla akan sular,
sonucu, senin denizinin kıyısına varır da o denize karışır gider.
O
kadar yüceliğiyle, o kadar azmiyle Ay bile senin yüce, usûl boyunu (Soylu geçmişini) görmek için yüzünü yukarıya tuttu,
başını kaldırdı da külahı yere düştü.
Her
seher çağı bülbüller, senin yemyeşil bahçende, sana ulaşanların havalarından
nağmeler düzer, âşıklar gibi feryada koyulur.
Ey
güzel, canlar didarını (Yüz, çehre) arar,
gönüllerinin hepsi de sevgiyi;
Ey
alabildiğine geniş bahçesinde dört ırmağın da coşup aktığı dilber.
Biri,
akıp duran ırmağı, biri mal ırmağı, öbürü, seyret de bak, taptaze süt ırmağı,
öbürüyse senin kızıl şarap ırmağın.
Ne
vakit mühlet vereceksin, ne vakit testi üstüne testi sunarak şaraba
kandıracaksın beni?
Nerde
o fikir ki şarap kadehinin yaptığı işleri anlatayım.
Zaten
ben kim oluyorum ki?
Gök
bile büyük sağrağın (Kadehin) dönüşüyle (Elden ele
geçmesiyle) mest (Sarhoş);
Bir
an bile aşkından aman bulamıyor, bir an bile senden şarap içmekten geri
kalmıyor.
Ey
gümüş kemerli Ay, eskiden beri aşkla bilişliğin vardır senin;
Ey
gökyüzü, âşıklık, yüzünden de bellidir senin.
Gönle
eş olan aşk, gönlün söz söyleyişinden pek bezdi;
Sus
ey gönül, ne vakte dek sürecek şu çalışıp savaşman, arayıp taraman?
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Dört
ırmak:
Muhammed
Peygamber, miraç ettiği zaman, sınır ağacının yakınında dört ırmak görmüştür.
Bunların
ikisi açıktan, ikisi gizli akıyormuş.
Açıktan
akanların Nil ve Fırat, öbür ikisin de cennet ırmaklarından iki ırmak olduğunu
Cebrail bildirmiş.
Neler
öğrendik:
1.
Akşam olunca eski
yaşam kesitimizi hatırlayıp canımızı sıkan, bizi yaralamış olan her ne varsa hatıralarız,
aklımıza gelir ve yeniden o yaraları kaşıyarak, hatırlayarak rahatsız oluruz.
2.
Geçmişteki
acıları birbirimize hatırlatmamamız gerektiğini, çünkü hiç unutmayacağımızı,
güzel sözler söylememiz gerektiğini öğrendik.
3.
Güzellik yücelik
arayışında olanların kendisine sıkıntı veren acıları önemsizleştirerek ikinci
plana attığını, sevgi arayışına girdiklerinden Tanrı sanatını her görüp
tanıdıkça zevkten sarhoş olacaklarını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Yücelere
yönelmemiz, kötü gidişimizden kurtulmamız için güzeli, iyiyi görmemiz ve onu
yücelterek sık-sık hatırlayıp söz etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ