1290- Bugün de artık o serseri inancın (Yönlendiricisi, yol göstereni, yolu aydınlatanı olmayan),
o temelsiz (gerçek ve sağlam olmayan, asılsız),
o gevşek (Cansız, hareketsiz, iradesiz, uygulamasız)
dinin yüzünden kötekler (Sopayla atılan dayak)
yersin, geçmişe hasretler (Özlemler) çekersin,
pişmanlıklar (Yapmadığın, yetersiz kaldığın iş veya davranışın olumsuz sonucunu görerek
üzüntü) duyarsın.
O
vefaya (Sevgiyi sürdürme, sevgi ve dostluk bağlılığına)
sarılmayışına, Tanrı’ya yabancı davranışına peygamberlerle olan macerana nâdim
olursun (Yokmuş gibi davrandığın için pişmanlık
duyarsın).
Nasıl
olur bu iş hocam, nasıl olur?
Amcam,
aynaya benze (Olduğu gibi gör, göster), dilsiz
dudaksız efsaneler söyle, çünkü olay hüzün (Gönlüne
sıkıntı) verirse sarhoşluk kaybolur gider.
(İçsel sıkıntıya düşmek istemiyorsak, olanı değiştirmeden olduğu
kabul ederek; öncesinde canımız sıkılsa da sonrasında ağız tadımız yerinde kalır)
Gönlün çevresinde o kadar döndüm, dolaştım ki
dönüşümün fazlalığı yüzünden ne beden, benim yükümü çekebilir, ne can savaşıma
dayanabilir.
O
madenin çevresinde o kadar dolaşacağım, canla
öylesine savaşacağım ki hem varlığım tamamıyla çözülüp dökülsün, hem tellerim
tamamıyla üzülüp kırılsın.
Sen
çok inatçısın oğul, ben de inatçıyım;
Öylesine
ayak direrim (Düşünce ve davranışımı sonuna kadar
sürdürür, kendi tutumumdan şaşmam) ki erkek aslan bile bu ayak
direyişime karşı baş eğer (Buyruğum altına girer).
Beden,
meşalelerle süslü gökyüzü gibi canın çevresinde nasıl olur da dönmez ey pergele
benzeyen canımın güzellik, alım noktası?
Su
kılavuz oldukça bu değirmen döner durur, amma senin bundan haberin bile olmaz
da buğdayım un oldu, yeter artık der durursun.
Hâlbuki
o, senin işine aldırış bile etmez, senin buğdayınla, yükünle ilgisi bile
yoktur, su bulunmadıkça benim sırlarımın çevresinde, gökyüzü gibi boyuna döner.
Onun
elinde bir kalburum (Eleme, ayırma aletiyim)
ben, beni oynatır, döndürür.
Kalburu
ele almak, sallayıp döndürmek onun işidir, kalbur olmak da benim işim.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Benlikle ve
taraftarlıkla, çıkarlarını ve düşüncelerini üstün tutmayla kendini bağlamış
kimselerin kendisini esir ettiğini, özgür olamadıklarını öğrendik.
2.
Din işini kendine
görev yapanın Allah’ı ve dostlarını sevme yollarını öğretmesi ve dinin insana
gönül hoşluğu vermesini sağlaması, sıkıntıdan uzaklaştırması gerektiğini
öğrendik.
3.
Dinin iyi ve
kalıcı sonuçlar verecek yolları gösteren bir bütünlük içinde sunulması
gerektiğini öğrendik.
4.
Taklit olarak
yapılan din söz ve hareketlerinin beklenilen ve istenilen faydalar vermediğini
öğrendik.
5.
Dinin Allah’a ve
dostlarına bağlılık ve sevgiyi sürdürme ile iyi sonuca ulaşacağını öğrendik.
6.
Kendimizi Allah’a
ve dostlarına yakın hissetmemiz gerektiğini öğrendik.
7.
Kendimizi Allah
ve dostlarına sorumlu hissetmemiz gerektiğini, emredilenleri tereddüt etmeden
doğru kabul ederek yapmamız gerektiğini öğrendik.
8.
Hazreti
Mevlana’nı hâkimiyetinin sadece özlü, güzel sözler söylemek olmadığını,
Allah’ın verdiği görev ve yetki ile madde ve mana âleminde etkili ve yetkili
olduğunu öğrendik.
9.
Hazreti Mevlana
kendi buyruğunun altına girmemizi istediğini, zorladığını, vazgeçmediğini
öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Allah’a
ve dostlarına inansak da inanmasak da, bağlansak da bağlanmasak da hayat
döngüsünün devam ettiğini, sıradan insan olarak, farkına varmadan yaşamını
tamamlayacağımızı öğrendik, anladık.
Hazreti
Mevlana’nın sıradan insanları elediğini, kendine sevgi besleyip bağlananları
dost edindiğini, madde ve mana sırlarını verdiğini, o kişiyi yetiştirip bambaşka
biri haline getireceğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ