(Mevlana Hazretleri
ben anlatıyor)
2470. İçyüzden (Kalpten-gönülden-candan)
koşmayı bilmiyorsan koruk (Henüz olgunlaşmış ekşi üzüm)
gibi tatlılığa doğru koş bari.
A tutulmuş av, ipi dişleyip
duruyorsun;
Fakat bu ip ısırmakla kopmaz ki.
Görmüyor musun ki başın, bizim
kirişimizde (Ok atan yayın iki ucun arasındaki esnek
bağ);
Kirişi çekince iki büklüm olması için
bir yay gerek sana.
Otlaman için seni bir solukcağız
bıraktım;
Ne diye yükten kurtuldum diye çifte
atıyorsun?
Denizin gönlü bile bizim
korkumuzdan dalga-dalga dalgalanır, bizim heybetimizden oynar-durur.
Taştan bir dağ bile olsa o
yarayla yaralandı mı bağımızdan sıçrayıp kurtulamaz artık.
Gökyüzü bile bizim emrimize pes
demedikçe toprağın çevresinde döner de döner.
Heva (İstek,
heves, meyil, sevme, düşme) ve heves (Nefsin,
akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı olan eğilimi)
şeytanın memesindeki süttür (Doğruluk, hak ve
faziletten saparak haz ve menfaatlere yönelen nefis), senin aklınsa eşek
sütü (Kabalık, düşüncesizliği besleyen gıda) emer
ancak.
Toprağın dili-damağı kurumuştur
hasretimizden (Özlemden);
Biz olmadıkça bir yudumcuk su
bile tatmaz.
Kimin gücü yeter bizim avımızı
bağlamaya;
Kimin ne haddi (Yetkisi ve değeri) var kulumuzu (Sevgiyle bağlanmış, dostluğunu devam ettireni) satmaya?
***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1.
Ağız,
dil, ses, kulak olmadan iletişim kurma aşamasına gelmeyenin sevimlilik, hoşluk,
şirin olmak için hızlı hareket etmesi gerektiğini öğrendik.
2.
Allah
dostunun uygun bulduğu kişiyi avladığını, avlanan o kişinin kurtulamayacağını
öğrendik.
3.
Allah
dostunun gücünün çok olduğunu, bu heybetinden, korku ve saygı uyandıran
görünüşünden uygun olmayanların uzaklaşmaya çalıştığını öğrendik.
4.
Gelip
geçici olan, nefsin hoşuna giden zararlı ve günah olan arzuların heva ve heves
olduğunu, akıl ile olmayıp nefis ile olan düşkünlük oluşturan istekler olduğunu
öğrendik.
5.
Yeryüzündeki
toprağın bile Allah dostunu aradığını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Allah
dostunun avladığı uygun kişiyi başka birisinin alamayacağını, kendisine bağlayamayacağını
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ