(Mevlana
Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
2760.
Dost mahallesinin kapısından, duvarından âşıklara can kokusu gelmede.
Bir
kerecik vefa (Sevgi bağlılığını, dostluğunun devamlı
olduğunu) göster, yüz binlerce vefa (Sevgide ve
dostlukta bağlılığımı) göstereyim sana;
Ona
bu çeşit bir karşılık geliyor işte.
Dostun
güzelliğine karşı ölen, gerçekten ölmez, ölmeden cennetlere girer gider.
Gayb
kervanı (Görünmez âlemde oluşanlar sıra-sıra dünyaya),
gerçekte gelip duruyor, fakat şu çirkinliklerden gizleniyor.
Güzel
yüzlüler, çirkinlere nasıl gider?
Bülbül,
boyuna gül fidanlarına konar durur.
Yasemin,
nergisin yanı başında biter;
Gül,
koncaya gülerek gelir, ulaşır.
Bütün
bunlar bir işaretten ibaret, maksat şu;
O
dünya, bu dünyaya gelip duruyor.
Mekânsızlık
(Bulunduğu yer kolayca tarif edilemeyen, dünyaya
gelecek olan her neyse tasarlanıp hazırlandığı, yer) âlemi, süte
benzeyen cana karışan yağ gibi mekân âlemine geliyor.
İzsizlik-esersizlik
(Can-ruh, akıl, zekâ, gönül, nefis), aklın kana,
deriye karışması gibi (Vücut bulup) iz-eser
âlemine gelmede.
Aşkın
da ötesinden, bu sözlerle anlatmadan başka çaresi olmayan, söze bir türlü
sığmayan o şey, boyuna gelip durmada.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Âşıkların candan
yapılan işleri önceden algıladıklarını öğrendik.
2.
Allah dostlarına
gönülden bağlanırsak onların da bize bağlanacaklarını öğrendik.
3.
Görünmeyen
âlemden tasarlananların güzelliklerin dünya âleminde görünür olduğunu, fakat
hemen ortaya çıkmadığını, dikkatlerin dağıldığı zaman kendilerini
gösterdiklerini öğrendik.
4.
Güzel olanın
başka bir güzelin yanına gittiğini öğrendik.
5.
Gördüğümüz her
şeyin hemen vücuda gelmediğini, mekânsızlık diğer bir adıyla gayb âleminde
tasarlandığını, düzenlendiğini, işlevinin belirlendiğini daha sonra vücuda
geldiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Duyularımızla
algıladığımız çok esere göremediğimiz, algılayamadığım, sonuçlardan fark
ettiğimiz iç içe girmiş eserleri herkesin algılayamayacağını, anlayamayacağını
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ