2550. Senin havana düştük, aşka girişmeni,
debdebeni, saltanatını gördük de öylesine bir şaşırdık kaldık ki elimiz hiçbir
işi tutmuyor.
Bir bey göster ki o, tutsak olmasın sana?
Yüzlerce tuzaktan, ercesine sıçrayıp kurtulmuş, uçup
kaçmış kuşlarız, fakat senin tuzağın öylesine tuzak ki oradan uçup kaçmanın
mümkünü yok.
Aşkının elçisi, sabah şarabı (Sarhoşun aklını başına getiren) sunan saki gibi
geldi-çattı, o mahmurluk vermeyen şarabı sundu bize.
Gücüm-kuvvetim yok, ayrılıktan hastayım dedim; Haydi
dedi, hemencecik, özür getirecek çağ değil şimdi.
Bahaneler icat etmiyorum, halimi gör;
Zarı-zarı ağlamıyorsam, perişan bir halde değilsem
özrümü kabul etme.
Cefa (Sıkıntı)
gürültüsüyle iş işten geçti, öyle bir hale geldim ki artık ölüm anı bu, şarap
içme zamanı değil dedim.
Halimi unut da iç dedi, çünkü âşıkların ne iradeleri
(Karar verme gücü) vardır, ne ihtiyatları (İleriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma)
ellerindedir.
Rahattan da eziyetten (Sıkıntı
ve güçlükten) de, kendini anıştan (Düşünmekten,
kendinden söz etmekten) da geçmedikçe seni vuslat (Sevgili ile buluşmayı bilenler) yakınlarının yanına
almazlar, oraya varmaya yol vermezler sana.
Şu şarapla su serp de akıl-fikir tozu yatışsın;
Çünkü aşk ayından başka ne varsa hepsi de
tozdur-topraktır ancak.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik;
1.
Allah dostunu
sevmemiz ona bağlanmamız, onun tutsağı gibi dediklerini yapmamız gerektiğini
öğrendik.
2.
Allah dostuna
âşık olanın sersemliğe ve uyku ağırlığına düşmeyeceğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Allah dostlarıyla buluşanların uygun olanlara Allah
ile buluşma yolunu öğrettiklerini, yardım ettiklerini öğrendik, anladık.
Uygun olmak için:
Rahatlık
aramamamız, sıkıntılardan şikâyetçi olmamamız, kendimizi düşünmememiz,
kendimizden söz etmememiz gerektiğini böylece Allah’a aşk yoluyla
yakınlaşmışların yanlarına yaklaşabileceğimizi, onların yanında yer
edebileceğimizi, bize bu yakınlaşma için izin vereceklerini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ