1160. A yüzü Ay gibi apaydın güzel (Tebrizli Tanrı Şems’i), can, bir kerecik ayağını öpse
o öpüşün tadı damağında kalır da mahşere dek ağzını yalar durur.
Gönüle, nasılsın dedim, canıma canlar katmada, çünkü
and olsun Allah’a, hayaline yer-yurt kesildim dedi.
Gönülde hayali olsun da sonra o gönüle gam-gussa (Üzüntü) gelsin, mümkünü yok.
Abıhayatına dalan ölüm tehlikesinden korksun, böyle
bir şey mi olur?
Geldi de bağı, bahçeyi bezedi;
Ne yüzdür bu yüz?
Esti de bizi sarhoş etti;
Ne kokudur bu koku?
Burası cennet evi mi, yoksa meyhane mahallesi mi?
Yarabbi bu ne biçim ev, bu mahalle nasıl mahalle?
Gönülde Kevser (Cennette
olan) gibi kızıl şaraptan bir ırmak akıp durmada;
Gönül sevgiyle dolmuş;
Yarabbi, nasıl ırmak bu ırmak?
Ey dost, senin yüzünden her tepenin başında yüzlerce
adam ölüp gitmiş de sen gene perdeyi salmışsın, perde ardına girip
gizlenmişsin, nu huydur bu?
Zevke dalan canlar, aşka düşmüşler, aşkla iki bölük
olmuşlardır;
Bir bölüğü aşkla şarap kesilmiştir, bir bölüğü aşkla
testi olmuştur.
Yüzünün ateşiyle ateşle gönlümü, gönlümün ateşinden
bir yalım (Alev) al, sal şu nakışlarla bezenmiş
gökyüzüne, alevle gönülleri.
Ey bütün kayıtlardan kurtulmuş hoş can!
Ey aslında melekten doğmuş can;
Nereye gidersen hoşça git, soluk aldın mı hoşça al.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik;
1.
Canımıza Tebrizli
Tanrı Şems’i gibi Allah dostlarını tanıtmalı, tanıştırmamız gerektiğini
öğrendik.
2.
Canımızın
üzüntüden kurtulup zevke dalması gerektiğini öğrendik.
3.
Allah dostunun
hayalinin bile canımıza zevk kattığını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Tanrı
dostları nerede olursa olsunlar düşünmenin bile canımıza hoş duygu verdiğini,
insanı içmeden sarhoş ettiklerini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ