3270.
Gayb (Gizli olan, görülmeyen, belli olmayan, hislerle
veya akılla bilinemeyen) âleminde (Kâinatta)
bir öd ağacı (Yanınca güzel kokular veren ağaç) var,
yanıyor);
Bu
aşk, onun dumanı.
Yokluk
rengine boyanmış bir varlık var, her var olan ondan var olmada.
Ayıplardan,
arlardan münezzeh (Utançtan, ahlaksızlıktan, topluma uyumsuzluklardan temiz,
uzak) bir varlık, gayb (âleminde perde kurmuş (Gizlenmiş);
O
gayb, adeta duman perdelerinin ardındaki ateş.
Duman,
gerçi ateşten doğdu amma gene de ateşe perde oluyor;
Varlık
dumanından geç, dumanda bir fayda yok.
Can,
dumandan geçseydi nurun ta kendisi olurdu.
Can
mumdur sanki bedense leğen.
Can
sudur da beden bir dere.
Alçaldıkça
yücelirdi de felek değirmisini (Yuvarlağını) bile kırar geçerdi, yokluğa
sarılsaydı varlıklardan da üstün olurdu, gerçek varlığa ulaşırdı.
Arştan
Ülker yıldızına (Boğa takımyıldızları sınırları içinde
bulunan, yedi parlak yıldız gaz katmanı ile güzel görünüm veren yıldız kümesi,
yedi kız kardeş, Süreyya, Pervin)
dek (Kadar) bütün mülkü sana hazır bir
hale getirirdi, yedi denizin
(1. Çin denizi(Okyanus)
2. Mağrip denizi (Atlantik okyanusu)
3. Rum denizi (Akdeniz)
4. Karadeniz.
5. Tabariye denizi (Kulzüm, Şap denizi)
6. Cürcan denizi (Hazar)
7. Hârezm denizi (Fars)) dibinden ebedilik incisini kapar, elde
ederdi.
Lâtif
(Yumuşak, hoş, ince bir güzelliğe olan) ,
sevinçli bir halde, kurudan (Ölü olmaktan) da
geçerdi, yaştan (Canlılıktan) da geçerdi de o
yana giderdi;
Aşka
mahrem (Sırdaş) olurdu da güzelliğe kavuşurdu.
Tebrizli
Şemseddin, onu emin edinseydi yakıyn gözüyle (Sağlam
bilgi ile iyi kesin olarak bilme gibi) gayb âlemini görür, o âlemde
görünürdü.
Ya
ben tuhaflaştım, ya sen tuhaflaştın, bunca kadeh içtin de bana bir kadehçik
bile sunmadın.
Sen
şarapla sarhoşsun, ben ümitle, istekle sarhoşum;
Böylesine
ulu bir Keykubadın meclisinde (Adaletle iş görenlerin, adaletten
doğruluktan ayrılmayanların, hakkı yerine getirenlerin,
soylu davrananların, soyu temiz padişahların topluluğunda) de ümit,
istek, az olmaz doğrusu.
***
DİVAN-I
KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Aşkın
göremeyeceğimizi, akılla ve hislerle bilemeyeceğimizi ama yine de güzel kokular
vermesinden varlığını anlayabileceğimizi öğrendik.
2.
Aşkın varlığı
görülmese de her varlıkta bulunduğunu öğrendik.
3.
Vücudumuzun isteklerle
verdiği bulanıklıktan kurtulup hayat veren canımıza dikkatimizi yönlendirmemiz gerektiğini
öğrendik.
4.
Vücudumuza çok
önem vermekle canımızda olan nuru göremeyeceğimizi, aydınlığından
yararlanamayacağımızı öğrendik.
5.
Gerçek varlığa
ulaşmak için yokluk âlemini bütün gücümüz ile ele almamız çünkü her şeyin önce
yokluk âleminde oluştuğunu sonra da varlık âleminde görünür hale geldiğini
öğrendik.
6.
Yokluk âlemini
tanımakla kişinin dünyalık varlık isteklerinin, zevk ve eğlencelerinin ne kadar
anlamsız olacağını göreceğini öğrendik.
7.
Şems
Hazretlerinin yüzünü bile görmenin insanda sarhoşluk etkisi yaptığını, insanı
hoşça kendinden geçirdiğini Mevlana Hazretlerinin dilinden öğrendik.
* İşte
böyle yaren;
Şemsi
Tebrizi hazretleri; beğendiğini, güvenli gördüğünü, şüphelerden arınmış olarak
gördüğünü gizli olan, görülmeyen, belli olmayan, hislerle veya akılla
bilinemeyen evreni sağlam bilgi ile şüphe duyulmayacak bir biçimde
göstereceğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ