1780- Ey can şarabından (Sevinç
veren, insanı hoş hale getirenden) haberi bile olmayan, niceye dek
hünerden laf edeceksin?
Bir
an olsun, o ekmek tuzağını at cehennemin ta dibine.
Nerde
zamanın padişahı, herkesin kendisine kul olup hizmet ettiği Şemseddin (Tebrizi)?
Ey
Tebriz (Halkı), padişahlığı apaçık görünen o
padişaha bir an tapı kıl, kulluk et (Sevgiyle bağlan).
(Şems Hazretlerine hitap!)
Ey
padişahımız, sultanımız, saltanatına ön-son olmayan padişahın (Allah’ın) saltanat yurdundan geldin;
Ayların
ta kalbine girdin, padişahların sancaklarını zapt ettin.
Ey
canın iş yurduna temel olan, mekânsızlık (Adresini
herkesin bilmediği yerden) yurdundan bir Ay gibi doğdun da geldin;
Yüzlerce
güneşi, göğü, zerreler gibi birbirine vurdun, dağıttın da geldin sen.
Öylesine
bir meşale (Ateş) yaktın, tutuşturdun ki gündüzü
de yakıp yandırdın, geceyi de;
Suça
karşı öylesine bir özür belledin ki iyilik bile kötülükten utandı adeta.
Ey
yüzlerce müşterinin Zühre’si (Kutluluk tesiri olan‘Venüs
yıldızı’)!
Ey
Tanrı lütfunun sırrı (Aklın açıklayamadığı,
çözümleyemediği gizeme sahip)!
Ey
peri (Güzel ve alımlı), hasede uğramamak (İnsanların kıskançlıklarından oluşan zarara uğramamak)
için can ülkesine gizlice gel de al gönlü ele.
A
güzeller güzeli, salına-salına gel, çünkü haremdesin (Ailemizdensin)
sen, hem her ibadet edenin hasret çektiği güzelsin, hem her ibadet yurdunun
kıblesisin (Sıkıntılı durumlarda yardımı beklenilensin)
sen.
Yaratıcının
(Allah’ın) nuruyla parıl-parıl parlayan yüzü,
eşi olmayan bir güzelliğe sahip, alnına dökülen kıvrım-kıvrım saçları, Ahmed’in
(Hz. Muhammed’in) taylasanıyla (Arkadan bele doğru uzanan sarığın uç kısmı ile süsülenip)
bezenmiş, misk gibi kokan, misk gibi simsiyah olan o saçlarının benzeri yok.
Tebrizli
Şems gidince can da gölge gibi gider ardından;
Ayağının
bastığı toprak, ya göze tutyadır (İyi görüş sağlayan
sürme), yahut ebedilik nurunun sürmesi (Ölümsüzlüğü
görecek güçlü bakışı sağlayansın).
A
gönül, ne hale geldiğini söylemiyorsun, ömrüne ömürler katan aşka düştün, gâh (Bazen) gamla mecnun oldun, gâh mihnetle (Sıkıntı ile) kan kesildin (Kan
oldun, cana kuvvet verdin).
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Allah’ın dünyayı
hükmünü sürdürecek padişahsız koymadığını öğrendik.
2.
Şems
Hazretlerinin bir padişah olduğunu, aziz vücudu ahrette gitse bile her an
bizlerle birlikte yaşadığını, etkisinin ve yetkisinin güçlü olduğunu Mevlana
Hazretlerinin dilinden öğrendik.
3.
Şems Hazretlerine
aşık olmakla sadece sorunumuzun aşk olacağını, diğer dertler ve sorunların önem
ve değerinin kalmayacağını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Şems
Hazretlerine Mevlana Hazretlerinin aşık olması ile sevinç içinde yaşamayı
öğrendiğini, bunun ölümle kaybolmayacak bir sevinç olduğunu, bu hakikati
Mevlana Hazretlerinin yaşadığını, öğrendik, anladık.
Mevlana
Hazretleri kendisine sevgi ile bağlananlara aşkı, Şems Hazretlerini sevmeyi, bu
öğretiden kaybolmayacak sevinç veren sırlardan faydalanabileceğimizi öğrendik,
anladık.
*
RAVLİ