1610- Yokluk meyhanesinde (Her
şeyin dünyada vücut bulmadan önce yapıldığı yer olan yerde) ulu, yüce
padişahlar padişahları, hem külahsız, taçsız, başbuğ olmuşlar, hem kaftansız,
elbisesiz oyuna girmişler.
Bir
bölük halk, azıcık bir şey görmüş, fakat hasede (Kıskançlığa)
düşmüş, kibrine (Büyüklenmeye), namusuna (Ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılığını),
ârına (Utancına) yedirememiş de kimse görmeden,
yalnızca oynamaya koyulmuş.
Kibirliler,
nefse uyanlar, nerden padişaha lâyık olacak, bu padişahımızın yüceliği yüzünden
yüzlerce yücelik, ululuk oynamaya başlamış.
Bir
bölük halkı görürsün, ekmekle çorba için oynuyor;
Bir
bölük halk da var ki aşka düşmüş, onlara aldırış bile etmiyor, oynayıp duruyor.
Ne
hoştur o inci ki onun denizine gark olmuştur da sonucu, seçilmiş bir deniz
kesilmiş, o seçimde oynamaya koyulmuş.
O
nerde, kendi aklıyla taklide düşen, korkusuyla dönüp durarak ümide kapılan,
öylece de oynamaya girişin nerde?
Bütün
bunlarla beraber gene de o adam, gaflete düşenden (Çevresinde
olup bitenlerin farkına varamama durumunda olandan), inkâra döşenenden (Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklayandan,
gizleyenden) iyidir;
Hiç
olmazsa arada bir ikrar eder (Saklamayıp doğruyu söyler,
benimser, kabul eder, tasdik eder), arada bir yoktur sözünden kurtulur
da oynamaya girişir.
Bir
bölük halk var, o yiğidin sevdasıyla varlıktan da geçmiş, yokluktan da;
Bir
bölük halk da var, kendi sevdasıyla tamamıyla olmuşum, yokluğa dalmışım diye
oynamada.
Yarasa
karanlıkta, karanlıkların sevdasıyla oynayıp duruyor, güneşi seven kuşlarsa
seher çağından kuşluk zamanına dek raks ediyor.
Ey
tez giden seher yeli, var git, Tebrizli Şems’e de ki:
“
Hallerini söyle bana, benimle raksa gir, benimle oyna.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Yokluk makamına
ulaşan kişi; dünyada olmasını istediğini yokluk âleminde istemesiyle var olacağını
ve dünyaya indirilip vücut bularak kendini göstereceğini öğrendik.
2.
Ulu kişinin
isteğinin geri çevrilmediğini, Allah da bu kişinin isteğini kendi isteği olarak
kabul edip var ettiğini öğrendik.
3.
Kendini
beğenmişlerin, kendi isteklerinin olmasını isteyenler, dünyada elde ettiği ile
büyüklenip ruh sağlığını bozanların ruh sağlığını bozduklarını, ulu kişilerden
dostluk bulamayacaklarını öğrendik.
4.
Aklımızla taklit etmekle,
korkuların esiri olmakla, boş ümitlere kendini bırakanların aşk oyunu
oynayamayacaklarını öğrendik.
5.
Olan olayların
farkında olarak yaşamamız, ilgi göstermemiz gerektiğini öğrendik.
6.
Bir kısım
insanların farkında olmadan, diğer bir kısım insanların duygu ve düşüncelerini
sakladığını, diğer bir kısım insanların yiğit birinin peşinde gittiğini, diğer
bir kısım insanların da kendine bulduğu aşk ile tamamıyla kendini yok ederek
sevdiğiyle var olduklarını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Çeşit-çeşit
insanlar olduğunu, kiminin karanlığı sevdiğini bu sevgiyle kendi gerçek ve
başarı saydıklarıyla yaşadığını, aydınlığı sevenlerin ise hakikati olduğu gibi
gördüklerinden sevinçten dans ettiklerini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ