1700- Yokluk, senin yüzünden var olsa, yok olan bir
elbisedir, bulup giyinse, varlıktan bir bayrağa sahip olsa bir ziyan etmezsin
ki.
(Olmayan bir şey bizim isteğimizle varlık âlemine gelse,
üstümüzde bize toplumun giydirdiği elbiseyi (Değerleri) kaybetmiş oluruz, fakat
sahip olduğumuz esas varlığımızı kaybetmeyiz.)
Yahut
merhamete müstahak (Çaresiz olana yardımda bulunmaya)
olan bir makama, bir mertebeye erişse, mektebinde Levh-i mahfuz’dan bir ayet
okusa.
(Allah tarafından
takdir edilen şeylerin yazılı bulunduğu manevi levhadan bir bölüm ‘Mana’
öğrenmekle, varlığımızdan bir şey kaybetmeyiz)
Ey
âlemlere rahmet!
Yakıyn
(Sağlam bilgi) denizinden, şu toprağı yurt
edinenlere bir inci (Şekli ve değeri değişmeyen),
denizdeki balıklara bir rahat, bir huzur bağışlasan.
O
denizin dalgası bazı kere inci verir, lütfu bazı defa gemiyi yüzdürüp götürür,
bunca yaratığın her birinde, ondan bir hal
(Davranış biçimi) vardır, bir neşe
vardır.
Zaten
o denizin çoğu yeri, şükredenler gibi secdededir, bazı-bazı da bir hizmet için
dalgaları ayağa kalkıp boy gösterir.
Bu
gizli (Görünmeyen Yokluk âlemi) denize karşı şu
dünyanın yedi denizi, bağışlamakta bulunan bir ihsan sahibine, ibadete koyulmuş
bir rahibe benzer (Şükreder, teşekkür eder).
İncilerle,
mercanlarla dolu denizimizin bizim, uzun ömrümüz, canımız bizim, ömrümüz sonsuz
olur, bize bir son bulunmaz lütfunla (Allah’ım).
Ey
katre (Bu denizinin suyundan bir damla), eğer
bir anlasan, sellere yoldaş (Hızlı ve toplu giden akışa
katılır) olursun, sel de seni ya denize kadar götürür, yolda hiçbir
zarar görmezsin.
Yahut
da baş çeker (Bu gidişten vazgeçersen), gafil (Habersiz) olursun.
O
her yanı kaplayan aşk seli, kulağını tutup çeker (Aşk
yolundan bir an bile giden bırakmaz, sahiplenir);
Çünkü
o seni esirger korur.
Müstef’ilün,
müstef’ilün, şimdi şekeri gizleyeyim, çünkü şekerimi yağma ettirmeye gayb
âleminden birçok dudu (Mana sözü getiren) kuşları
yolladılar.
Yeniden
yeniye, çeşit-çeşit (Ağzına ve yaşamına tat veren)
şekerleri seyret, çiğnemekten çıkan seslere kulak ver;
Fakat
ne bu şekerin bir şekli var, ne bu dudakların çeneleri, dişleri;
Hiçbiri
görünmüyor.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Herkes tarafından
görünmeyen, algılanmayan, gizlenmiş bir değeri istediğimizde ve sahip olmamızla
toplumun bize doğru olarak kabul ettirdiklerini kaybederiz, fakat bu kaybedişte
aslımızı esasımızı, özümüzü kaybetmeyeceğimizi öğrendik.
2.
Fakirlik,
yoksunluk, hastalık gibi hallerde Allah’tan yardım isteyen ve bekleyene mana
dediğimiz değişmeyen değer olan hakikatten sır bilgi verilse o kişinin
şüphelerden arınıp sakinliğe kavuşacağını, neşeli olacağını öğrendik.
3.
Allah’a
şükredenlerin devamlı Allah’ın hükümlerine benlik ve nefsini katmadan, saygı
gösterip olduğu gibi kabul ettiklerini ve uyguladıklarını öğrendik.
4.
Allah’a
şükredenlerin ömürlerinin canlarının uzun olduğunu, Allah’ın bağışıyla sonu
olmayan bir yaşama sahip olunacağını öğrendik.
5.
Şükredenin ve
kendini Allah’a muhtaç hisseden anlayışına sahip olanların; Allah’ın kendisine
ulaşmak için yola çıkacaklarını, bu yolda olanlara yoldaş olacakların, bu yolda
hiç zarar görmeyeceklerini öğrendik.
6.
Allah yoluna
giren kişi sonradan vazgeçse bile kendi haline bırakılmayıp tekrar bu yola
sokulduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Görünmeyen
alem olan yokluk aleminden varlık alemine isteğimizle çok şeylerin oluştuğunu,
şekil bulup emrimize ve kontrolümüze girdiğini öğrendik, anladık.
Fakirlik,
yokluk Allah’a muhtaç olmak manasındadır ve bu gibi kavram ve öneriler Allah’a
aşk yolundan gitmek isteyene önerilmiştir.
Allah’a
ulaşan kişi elbette kuvvetlenecek, zenginleşecek, silahlanacaktır.
Her
yerde ve dönemde Allah’a muhtaç ve Allah fakiri olduğumuzu öğrendik, anladık.
*
RAVLİ