1520- Hevâ ve hevese (Zevk
ve eğlenceye, boş ve geçici işlere) meyletmek (Gönül
vermek) bir kilittir ki gönüllerimiz onunla kilitlenir;
Sen
anahtar ol, anahtarın dişi kesil, anahtarın dişi.
Mustafa
(Peygamberimiz), Hannâne direğini okşadı, bir ağaçtan da aşağı değilsin ya,
Hannâne direği ol, Hannâne (Peygamber efendimizin hutbe
verirken dayandığı direk) direği.
Süleyman
(Peygamber): Kuşdilini duy, öğren diyor sana,
hâlbuki sen bir tuzaksın ki kuş senden kaçıyor, tuzak olma, yuva ol, yuva.
Güzel,
sana yüz gösterirse (Ortaya çıkarsa) ayna gibi
dol onunla (Onun görüş ve düşünceleriyle kendini doldur);
Güzel,
sana karşı saçlarını çözer açarsa (Sırlarını açarsa),
yürü, tarak kesil (Kendindeki karışıklığı gider,
gereksiz olanları ayır), tarak.
Ne
vakte dek (Ne zamana kadar) ruh gibi (Durgun, çevresiyle ilgilenmeyen) çift ayakla, beydak (Santraçtaki piyon veya piyade) gibi tek ayakla
koşacaksın, ferzin (Santraçtaki vezir) gibi eğri
büğrü gideceksin, aklını başına al, akıllan.
Armağanlara,
mallara sahip oldun da şükrane (Memnuniyetini göstermek
için) olarak aşkı verdin;
Malı
bırak, mal şöyle dursun sen aşka şükrane olarak kendini ver, kendini.
Bir
müddet ateş oldun, yel oldun, su kesildin, toprak oldun;
Bir
müddet de hayvan oldun, hayvanlık 3aleminde yeldin yorttun;
Mademki
bir müddet de can haline (Sevimli, hoş görünen duruma)
geldin, bâri sevgiliye lâyık bir can ol, sevgiliye lâyık bir can.
Ey
söz söyleme kabiliyeti, niceye bir dama çıkacak, kapıya geleceksin?
Eve
uç artık, dille söylemeyi bırak, vazgeç sözden, vazgeç de sus.
Saki
(Allahtan zevk veren sözler söyleyen), şarabın (Hak sözünün verdiği zevk) sağrağımızı (Vücudumuzu) rehin al;
Şarap
senin lütfundan (Bağış olarak verdiklerinden)
senin verginden (Varlığından) geldikten sonra
canı bile rehin versen değer.
Nice
iğdiş (Erkekliği kalmamış), nice ağa (Geniş toprakları olan, sözü geçen kişi), Tanrı
şarabının verdiği sarhoşlukla şehrimizde dükkânını, varını yoğunu rehin (Sonradan almak üzere değerli bir şeyini alacaklıya vermek
işini) etmiştir.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Zevke, aşırı
istek peşinde koşmak, eğlenceye mal ve paraya ve makama düşkünlüğümüzün bizi
kilitlediğini, bulunduğumuz yere kendimizi hapsettiğimizi öğrendik.
2.
Sevinç içinde
yaşamak ile zevk ve eğlenceli yaşamanın sonuçlar itibariyle çok farklı
olacağını öğrendik.
3.
Allah’tan, Allah
dostlarından ayrı olmaktan ağlamamız, inlememiz gerektiğini öğrendik.
4.
Dünya işlerine
dalıp, Hakka yönelmeyi, Allah’ın davetine uymaktan geri kalmanın yanlış
olduğunu öğrendik.
5.
Kuşdilini
öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Öz
eleştirimizi kendimiz yapmamız çok zordur.
Bizi
eleştiren dost bulduğumuz zaman sevinmemiz ve bizim farkında olmadığımız
yanlışları söylemesine kızmamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Mevlevi
sözlerinde öz eleştirimizi kendi kendimize yapabileceğimiz çok incelikle
yararlanabileceğimiz olanaklar bulabileceğimizi öğrendik, anladık.
Öz
eleştirileri insanların önce canını sıktığını, duymak istemediklerini yüzüne
söylenmesinden hoşlanmadığını, kaçma veya yok sayma eylemine yönelteceğini
öğrendik, anladık.
Yiğitlik
gösterip bu yoldan ayrılmayanların önce kendilerinin paramparça olacaklarını,
sonra da yeni bir kimlik ve kişilikle kendisinin, halkın, Allah’ın beğeneceği
bir kimliği kazanacağını öğrendik, anladık.
Bu
yolda olmak için Allah’a ağlayarak ve yalvararak dua etmemiz, onun bize
sevdirdiği dostlarını severek ve bağlanarak bizi yeniden düzenlemesine istekli
olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Kuşdilini
öğrenmemiz için Feridüddin-i Attar hazretlerinin MANTIK
AL-TAYR kitabının birinci ve ikinci cildi bloğumuzda
istifadenize daha önceden sunulmuştur.
Mevlana
Hazretlerinin ve dostlarının remz (İşaret diliyle)
anlattıklarını anlamamız ve yaşantımıza katmak için gereklidir, önemlidir.
*
RAVLİ