590- Biz geceleyin kaçmadayız, o (Şems Hazretleri) kovalamada.
Ardımızda
Hintliler var (Kara insanlar), çünkü biz altın (Değerli olan Şemsi onlardan) çaldık, bekçi de haber
aldı.
Geceleri
(Karanlıkta) yürümeyi öğrendik, yüzlerce bekçiyi
yaktık, yanaklarımızı mum gibi yalımlandırdık (Alevlendirdik,
ışık yaktık), çünkü beydakımız (Sançranta piyade
taşının ileriye son sınıra gitmesi) şah oldu.
Ne
mutlu o kutlu yüze ki yüzünü o yüze sürer (Yakınlaşır);
Ne
uludur o gönül ki gönüllerin dilediği o makama yönelir.
Kimdir
o gönül yolunda ah etmeyen?
O
ah’ ın sularına batıp giden kişinin işi iştir.
(Allah’ı arama için aşk yoluna girmeyen sonuçta pişman olur)
Denize
battı (İlahi alem içine
iyice girdi mi kişi) mı o deniz, onu başının üstünde taşır, hani kuyuya
düşüp de sonra devlete erişen Yusuf yok mu, tıpkı onun gibi.
Derler
ki:
İnsanın
aslı topraktır, sonunda toprağa karılır, toprak olur gider, imkân var mı buna?
(İnsan yalnız vücuttan ibaret değildir, ruhu, canı, gönlü,
aklı, kalbi, nefsi ilahi âlemden gelip vücutta bir müddet misafirdir)
Ekinler
harman vaktine dek bir çeşit görünür amma harman zamanı (Sapla samanın birbirinden ayrıldığı zaman) yarısı
halis (Katışıksız, saf) iç kesilir, yarısı
saman.
Vakit
gecikti, vakit gecikti, güneş kuyuya girdi;
Ey
bahtı yar, talihi yaver kişiler, Ay’ın doğacağı çağ, geldi, çattı.
Saki
kadehe doğru yürü;
Bekçi,
dama çık, ey rahatı, kararı kalmayan can, yürü, o padişah halvet ediyor (Yalnız bir yerde oturuyor).
Gözleri
aydınlatan gözyaşları, harmanımı yakıp kül eden sabır (Telaş
etmeden bekleyiş), hatta hani o yol-yordam (Anlayış
ve yerinde davranış) öğrettiğin akıl, hepsi de gece yarısı yollarını
sapıtıp gitti.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Işık olmama
durumunda gereğince anlaşılıp bilinmeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan
durumlarla karşılaşacağımızdan bu durumun bize üzüntü, sıkıntı, perişanlık
getireceğini öğrendik.
2.
Dıştan bir ışık
kaynağı bulamazsak kendimizi ışık kaynağı haline getirmemiz, böylece yol
almamız gerektiğini öğrendik.
3.
Ulu birini
bulanın mutluluk kaynağını bulduğunu, yakınlaşması
gerektiğini öğrendik.
4.
Gönlümüzden daima
ulu kişiyi buluncaya kadar aramaktan vazgeçmeden durmamamız gerektiğini
öğrendik.
5.
Ulu kişi ile
terbiyeli bir biçimde yakınlaşanın o ulu kişi tarafından mutluluğa ve
yüceliklere götürüleceğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
İnsanın
yalnız vücuttan oluşan varlık olmadığını, İlahi âlemden bu vücuda can, akıl,
zekâ, ruh, gönül, kalp, irade ve kişilikten oluşan kuvvetler verilerek bir
bütünlük oluşturulduğunu öğrendik, anladık.
Vücut
dünyada kalış süresini tamamlayınca (Ömür bitince)
topraktan gelen vücudun toprağa karıştığını, İlahi âlemden gelenlerin de
geldiği yere döndüğünü öğrendik, anladık.
Dünya
yaşamında Allah dostu arayıp bulmamız ve onun bilgi ve dostluk hazinesinden
faydalanmamız gerektiğini, o güzel insana her türlü fedakârlıktan kaçınmamamız
gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ