29 Eylül 2014 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 590 İNCİ BEYİT

590-  Biz geceleyin kaçmadayız, o (Şems Hazretleri) kovalamada.
Ardımızda Hintliler var (Kara insanlar), çünkü biz altın (Değerli olan Şemsi onlardan) çaldık, bekçi de haber aldı.

Geceleri (Karanlıkta) yürümeyi öğrendik, yüzlerce bekçiyi yaktık, yanaklarımızı mum gibi yalımlandırdık (Alevlendirdik, ışık yaktık), çünkü beydakımız (Sançranta piyade taşının ileriye son sınıra gitmesi) şah oldu.

Ne mutlu o kutlu yüze ki yüzünü o yüze sürer (Yakınlaşır);
Ne uludur o gönül ki gönüllerin dilediği o makama yönelir.

Kimdir o gönül yolunda ah etmeyen?
O ah’ ın sularına batıp giden kişinin işi iştir.
(Allah’ı arama için aşk yoluna girmeyen sonuçta pişman olur)

Denize battı (İlahi alem içine iyice girdi mi kişi) mı o deniz, onu başının üstünde taşır, hani kuyuya düşüp de sonra devlete erişen Yusuf yok mu, tıpkı onun gibi.

Derler ki:
İnsanın aslı topraktır, sonunda toprağa karılır, toprak olur gider, imkân var mı buna?
(İnsan yalnız vücuttan ibaret değildir, ruhu, canı, gönlü, aklı, kalbi, nefsi ilahi âlemden gelip vücutta bir müddet misafirdir)

Ekinler harman vaktine dek bir çeşit görünür amma harman zamanı (Sapla samanın birbirinden ayrıldığı zaman) yarısı halis (Katışıksız, saf) iç kesilir, yarısı saman.

Vakit gecikti, vakit gecikti, güneş kuyuya girdi;
Ey bahtı yar, talihi yaver kişiler, Ay’ın doğacağı çağ, geldi, çattı.

Saki kadehe doğru yürü;
Bekçi, dama çık, ey rahatı, kararı kalmayan can, yürü, o padişah halvet ediyor (Yalnız bir yerde oturuyor).

Gözleri aydınlatan gözyaşları, harmanımı yakıp kül eden sabır (Telaş etmeden bekleyiş), hatta hani o yol-yordam (Anlayış ve yerinde davranış) öğrettiğin akıl, hepsi de gece yarısı yollarını sapıtıp gitti.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Işık olmama durumunda gereğince anlaşılıp bilinmeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan durumlarla karşılaşacağımızdan bu durumun bize üzüntü, sıkıntı, perişanlık getireceğini öğrendik.
2.    Dıştan bir ışık kaynağı bulamazsak kendimizi ışık kaynağı haline getirmemiz, böylece yol almamız gerektiğini öğrendik.
3.    Ulu birini bulanın mutluluk kaynağını bulduğunu,  yakınlaşması gerektiğini öğrendik.
4.    Gönlümüzden daima ulu kişiyi buluncaya kadar aramaktan vazgeçmeden durmamamız gerektiğini öğrendik.
5.    Ulu kişi ile terbiyeli bir biçimde yakınlaşanın o ulu kişi tarafından mutluluğa ve yüceliklere götürüleceğini öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren,
İnsanın yalnız vücuttan oluşan varlık olmadığını, İlahi âlemden bu vücuda can, akıl, zekâ, ruh, gönül, kalp, irade ve kişilikten oluşan kuvvetler verilerek bir bütünlük oluşturulduğunu öğrendik, anladık.

Vücut dünyada kalış süresini tamamlayınca (Ömür bitince) topraktan gelen vücudun toprağa karıştığını, İlahi âlemden gelenlerin de geldiği yere döndüğünü öğrendik, anladık.

Dünya yaşamında Allah dostu arayıp bulmamız ve onun bilgi ve dostluk hazinesinden faydalanmamız gerektiğini, o güzel insana her türlü fedakârlıktan kaçınmamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar