24 Eylül 2014 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 540 İNCİ BEYİT

540-  O güzelim candan (Allah sevgisinden) ayrı geçen ömür, donmuş, kaskatı kesilmiştir.

Yoldaki (Allah’a kavuşma yolunun) belden, yardan (Geçitlerle, dönemeçlerle, yokuşlarla, vadilerle, tepelerle, sırtlarla, yamaçlarla yani kolayca gidilen düz yol olmadığından) haberi olmayanın beyni kokmuştur.

Şu gökyüzü, bizim gibi âşık olsaydı, şu gökyüzünün, bizim gibi başı dönmeseydi bu dönüşten usanırdı da yeter artık derdi, niceye bir dönüp duracağım, niceye bir?

Âlem bir ney’e (Üflemeli çalgı) benzer, oysa her deliğinden üfürüp durmadadır.
Her feryat (Haykırış, çığlık), o şeker mi şeker, o tatlı mı tatlı, iki dudağın zevkini (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz) duyar, bilir.

Bak da gör, her toprağa, her gönüle üfledikçe ona bir ihtiyaç (Güçlü istek) vermede, bir aşk sunmadadır da o yüzden elemlerle (Acılarla, üzüntülerle, dertlerle, kederlerle) feryada (Haykırış, çığlık), gelmededir.

Gönlünü Tanrı’dan ayırırsan artık neye gönül vereceksin, söyle!
Cansızdır o kişi ki bir an bile gönlünü ondan ayırabilsin.

Susayım artık, sen tez ol da geceleyin şu dama çık, ey can, yüce sesle şehre bir gürültüdür, sal.

Bugün gülüyoruz, hoşuz, çünkü o gülen baht (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahî iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi, kader, talih.) geliyor.
Geliyor padişahlar padişahı güzelimiz meydandan.
(Şansımızı, kaderimizi hoşluğa çeviren Şemsi Tebrizi Hazretleri geliyor)

Bugün bozacağım tövbemi, kırıp uşatacağım (Parçalayacağım) perhizi.
Çünkü Ken’an ülkesinden güzellerimin Yusuf’u (Şems Hazretleri) geliyor.
(Yusuf peygamberin babası Yakup peygamberi uzun ayrılıktan sonra hasretle görmek için gitmesi benzetmesi yapılıyor)

Sarhoş bir halde, salına-salına gidiyorum, can gibi gizlice gidiyorum, o padişahın gelmekte olan tarafa, sora-sora, araya-araya gidiyorum.

Devlet sarayı yapıldı, göğün sarığı çözüldü, düşe-kalka gitmede, çünkü sarhoşlar meclisinden (Kendinden geçmiş bir halde) geliyor.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Aynı işi devamlı yapmak için aşkın gerekli olduğunu öğrendik.
2.    Her sıkıntıda Allah’tan yardım istediğimiz zaman; o sıkıntının acısının tatlılığa dönüşerek dayanma gücü ile ferahlık verdiğini öğrendik.
3.    Allah’ın vereceği bir şeyi insanın gönlüne istek olarak koyarak kendisinden istettiğini, elde edilmesi güç olan istek için kendisine yalvartarak, ağlatarak bu isteği verdiğini öğrendik.
4.    Allah’a gönlünü vermekten meydana gelen sevgiden, düşünüşten, duygudan anıştan gönlümüzü bir daha geri alamayacağımızı, bu sevgi ve dayanışmadan ayrılamayacağımızı, güçlü bir dostluk oluşacağını, kendimizden geçip Allah ile var olacağımızı öğrendik, anladık.
5.    Baba oğul arasındaki sevgi bağının ayrılıkla kuvvetlenip aşka dönüştüğünü, kavuşma halinde insanı kendinden geçirecek kadar kuvvetli güce sahip olduğunu öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren,
Şemse Hazretlerine övgüler olurken Allah’a seslenişler birbirine karışmış gibi anlayıp anlam kaymasına uğramaman için isimleri parantezle açıklıyorum.

Şunu yarenlerim iyi bilsinler ki Allah bir kişiye kendini göstermek, onunla sohbet etmek için dert verir ağlatır, istek verir yalvartır, Şems Hazretlerinin, Hızır aleyhisselamın, bir dervişin, bir dilencinin de kılığına girer birebir konuşur.

Yani; Gönlünü Allah’a vermiş kişinin aşkını daha kuvvetlendirmek, hazzını kendinden geçirerek, sarhoş edecek şekle de sokabileceğini, her şey yapabileceğini öğrendik, anladık.

Yaren yine şaşırma ki görünmeyen, bilinmeyen bir şey görünen ve bilinen üzerinden anlatılarak öğretilir.

Allah kendini peygamberler vasıtasıyla tanıttı, anlattı.
Peygamberler Allah’ı vahi sözleriyle anlattı.
Din adamları Allah’ı peygamberler ve onlara indirilen vahi kitaplarından bizlere öğrettiler.

Hak erenlerinin ismi ne olursa olsun, kime hitap edilirse edilsin ismin ve sözün son sahibi Allah’tır.
Çünkü Kendi gönlünü bilerek, isteyerek, severek, Allah’a vermiş, kendilerini yok edip Allah’ta var olmuş Hak âşıkları olan kişilerin sözlerini şimdiki aklın en alt manasından anlayabileceği açıklığa getirmeye çalışıyorum ki yanlış anlamalar olmasın.
                                  *
RAVLİ


Popüler Yayınlar