550- Buyruğumuza uy ey oğul!
Bize
karşı vefakâr ol (Sevgiyle bize bağlan, sevgin gelip geçici
olmasın) ey oğul!
Veresiyeyi
bırak (Sonra bakarım, yaparım deme) ey oğul!
Bak,
bugün emir gelmede, buyruk gelmede.
Gök
gibi nurlan, gül bahçesi gibi yeşer, geliş, balıklar gibi yüzmeye bak, o uçsuz
bucaksız deniz geliyor.
Aklını
başına al ey oğul, aklını başına al!
Bana
bakma, kendine bak!
Çünkü
safran kokusu, söz söyleyeni güldürür durur.
(Mevlana Hazretlerinin sözleri söyleyen kişiye güzel koku ve
renk verir.
Bu güzel sözleri söyleyen kendisi bu sözlerin faydasını anlayıp
içsel kazanım sağlamadıysa bu söz onda eğreti durduğundan gülünç duruma düşer,
yani yakışmaz)
Gene
geldin, gene el çırpmadasın, gene böylece evleri yıkacaksın, çünkü yıkık
yerlere parıl-parıl parlayan güneş gelmede.
A
eve kapanan, sen gölgede yetişmişsin, yürü, çık dışarı, çünkü taş bile güneşin
tesiriyle Badehşşan La’li (Değerli taş) olmada.
Gâh
kanlıdır, gâh kan içmede, bazı-bazı da hastalara çare bulmada, derman vermede;
Hele
bu çaresize dermanın ta kendisi, çünkü onların yanından geliyor.
Bu
gün sarhoşları ara, gizli şeylerimi gör, ayıbımı görüp söyleme;
Çünkü
onun yüzünden öylesine sarhoşum ki harflerim ağzımdan darmadağınık çıkıyor.
Vefa
sahibine (Sevgi ve dostluk bağıyla bağlı olana) âşık
olmayan can, ne de vefasızdır (Sevgisi çabuk geçen,
hakikatsiz);
Tanrı
lütfuna âşık olmayanı (İyiliklerine, yardımlarına,
bağışladıklarına önem vermeyeni) Tanrı kahretsin.
“
Gördüğünden gözü kaymadı” (O, Tanrı’nın bildirdiği şeyi
bildirdi) sözüne mazhar olan padişah (Hz.
Muhammed), dünyayı gezip dolaştığı zaman nihayet bir şekil gördü ki o,
şekillere âşık değildi.
Ben
dün, bu şehrin kapısında toplanan bir bölük periden duydum, bizim şehrimize
âşık olmayana ev verin köyde diyorlardı.
(Âşık olmayanlar, âşıklar şehrinde kalmasın, barınmasın köye
gitsinler)
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Vaktin adamı
olmak gerektiğini, yani sonraya bırakmadan doğru olana kendimizi bağlayarak
hemen harekete geçmek gerektiğini öğrendik.
2.
Hazreti
Mevlana’nın sözlerini doğru kabul etmemiz gerektiğini, çünkü söylediği sözlerin
yukarıdan gelen buyrukları bildirdiğini öğrendik.
3.
Buyrukları doğru
kabul edip yaşantımıza kattığımız takdirde; nurlanacağımızı, ışıklı bir hale
geleceğimizi, güzel kokulara sahip olacağımızı, boğulma tehlikesinden uzak
olacağımızı öğrendik.
4.
Buyrukları sadece
aklımız ve ağzımızda kullanmayacağımızı, gönlümüzün derinliklerine indirerek
kalıcı yasalar oluşturmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Her ne kadar
yıkık dökük bir halde isek de aydınlığın bize geleceğini, hakikatleri apaçık
görme imkânına kavuşacağımızı öğrendik.
6.
Değerli hale
gelmek için çalışmak, mücadele etmek, gerektiğini, Tanrı yardımının her an
bizle olduğunu bilmemiz gerektiğini, saklananların, korku içinde yaşayanların
hiçbir zaman değerli hale gelemeyeceklerini öğrendik.
7.
Hak için
kendinden geçmiş kişileri aramamız, onların sırlarını görmemiz fakat
ayıplarından hiç söz etmememiz gerektiğini öğrendik.
8.
Sözünde ve
sevgisinde duran kişiyi sevmemiz ve büyük saygı göstermemiz gerektiğini
öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Âşık
olmayanın, aşk yolundan gitmeyenin Mevlana Hazretlerinin gönül şehrinde
kalamayacağını, yerleşemeyeceğini öğrendik, anladık.
Mevlana
Hazretlerine sevgiyle ve kararlıkla bağlı olunması ve bu bağlılığın gelip
geçici olmaması gerektiğini öğrendik, anladık.
Hazreti
Mevlana’nın sözlerini olduğu gibi görmek ve söylemek gerektiğini, kendi görüş
ve düşüncelerini karıştıranlardan, çıkarı için kullananlardan Mevlana
Hazretlerinin razı olmadığı gibi Tanrı’nın da böylelerini cezalandıracağını,
çünkü sözlerin İlahi kaynaktan geldiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ