25 Eylül 2014 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 550 İNCİ BEYİT

550-  Buyruğumuza uy ey oğul!
Bize karşı vefakâr ol (Sevgiyle bize bağlan, sevgin gelip geçici olmasın) ey oğul!
Veresiyeyi bırak (Sonra bakarım, yaparım deme) ey oğul!
Bak, bugün emir gelmede, buyruk gelmede.

Gök gibi nurlan, gül bahçesi gibi yeşer, geliş, balıklar gibi yüzmeye bak, o uçsuz bucaksız deniz geliyor.

Aklını başına al ey oğul, aklını başına al!
Bana bakma, kendine bak!
Çünkü safran kokusu, söz söyleyeni güldürür durur.
(Mevlana Hazretlerinin sözleri söyleyen kişiye güzel koku ve renk verir.
Bu güzel sözleri söyleyen kendisi bu sözlerin faydasını anlayıp içsel kazanım sağlamadıysa bu söz onda eğreti durduğundan gülünç duruma düşer, yani yakışmaz)

Gene geldin, gene el çırpmadasın, gene böylece evleri yıkacaksın, çünkü yıkık yerlere parıl-parıl parlayan güneş gelmede.

A eve kapanan, sen gölgede yetişmişsin, yürü, çık dışarı, çünkü taş bile güneşin tesiriyle Badehşşan La’li (Değerli taş) olmada.

Gâh kanlıdır, gâh kan içmede, bazı-bazı da hastalara çare bulmada, derman vermede;
Hele bu çaresize dermanın ta kendisi, çünkü onların yanından geliyor.

Bu gün sarhoşları ara, gizli şeylerimi gör, ayıbımı görüp söyleme;
Çünkü onun yüzünden öylesine sarhoşum ki harflerim ağzımdan darmadağınık çıkıyor.

Vefa sahibine (Sevgi ve dostluk bağıyla bağlı olana) âşık olmayan can, ne de vefasızdır (Sevgisi çabuk geçen, hakikatsiz);

Tanrı lütfuna âşık olmayanı (İyiliklerine, yardımlarına, bağışladıklarına önem vermeyeni) Tanrı kahretsin.

“ Gördüğünden gözü kaymadı” (O, Tanrı’nın bildirdiği şeyi bildirdi) sözüne mazhar olan padişah (Hz. Muhammed), dünyayı gezip dolaştığı zaman nihayet bir şekil gördü ki o, şekillere âşık değildi.

Ben dün, bu şehrin kapısında toplanan bir bölük periden duydum, bizim şehrimize âşık olmayana ev verin köyde diyorlardı.
(Âşık olmayanlar, âşıklar şehrinde kalmasın, barınmasın köye gitsinler)
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Vaktin adamı olmak gerektiğini, yani sonraya bırakmadan doğru olana kendimizi bağlayarak hemen harekete geçmek gerektiğini öğrendik.
2.    Hazreti Mevlana’nın sözlerini doğru kabul etmemiz gerektiğini, çünkü söylediği sözlerin yukarıdan gelen buyrukları bildirdiğini öğrendik.
3.    Buyrukları doğru kabul edip yaşantımıza kattığımız takdirde; nurlanacağımızı, ışıklı bir hale geleceğimizi, güzel kokulara sahip olacağımızı, boğulma tehlikesinden uzak olacağımızı öğrendik.
4.    Buyrukları sadece aklımız ve ağzımızda kullanmayacağımızı, gönlümüzün derinliklerine indirerek kalıcı yasalar oluşturmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Her ne kadar yıkık dökük bir halde isek de aydınlığın bize geleceğini, hakikatleri apaçık görme imkânına kavuşacağımızı öğrendik.
6.    Değerli hale gelmek için çalışmak, mücadele etmek, gerektiğini, Tanrı yardımının her an bizle olduğunu bilmemiz gerektiğini, saklananların, korku içinde yaşayanların hiçbir zaman değerli hale gelemeyeceklerini öğrendik.
7.    Hak için kendinden geçmiş kişileri aramamız, onların sırlarını görmemiz fakat ayıplarından hiç söz etmememiz gerektiğini öğrendik.
8.    Sözünde ve sevgisinde duran kişiyi sevmemiz ve büyük saygı göstermemiz gerektiğini öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren,
Âşık olmayanın, aşk yolundan gitmeyenin Mevlana Hazretlerinin gönül şehrinde kalamayacağını, yerleşemeyeceğini öğrendik, anladık.

Mevlana Hazretlerine sevgiyle ve kararlıkla bağlı olunması ve bu bağlılığın gelip geçici olmaması gerektiğini öğrendik, anladık.

Hazreti Mevlana’nın sözlerini olduğu gibi görmek ve söylemek gerektiğini, kendi görüş ve düşüncelerini karıştıranlardan, çıkarı için kullananlardan Mevlana Hazretlerinin razı olmadığı gibi Tanrı’nın da böylelerini cezalandıracağını, çünkü sözlerin İlahi kaynaktan geldiğini öğrendik, anladık. 
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar