410- Ey sevgi yüzünden yahut da ayrılıktan dolayı
firkatin (Dostlardan ve sevgiliden ayrı düşme)
yırtıcı tırnaklarından şikâyet edip duran, insanların, lütufların aslı, bizim
gelirimizdir, halkın sarf ettiği şeyler de bizim ihsanımız (İyiliklerimiz), lütfumuz (Yardımlarımız).
(Hazreti Mevlana’nın ayrılık özleminden elde ettikleri kârdan
bize bağışladığı, bizimle paylaştıklarından bugün halen yararlanıyoruz)
Ben
nerdeyim (Aşk beni nerelere götürdü?), öğüt
dinlemek nerde (Âşık kendinden geçmiş şaşkınlık içinde öğüt
dinlemez), döndür şarap kadehini ey saki, dök cana canlar katan o şarabı
canımıza ey saki (Allah’ım)! (Daha da çok kendimizden
geçir, dayanılması güç acıyı sen hafiflet).
Ey
âşıkların ellerinden tutan, ey âşıklara yardımcı olan saki (Aşıklara sarhoşluk sunan Allah’ım), can kadehini elime
sun, uzak olsun yabancıların (Aynı türden, çeşitten
olmayanların) dudaklarından, gizlice sun bana.
Ekmek
ver ekmek yiyene, ver somunu o çaresiz tamahkâra (Doymaza),
o ekmek aşkına define (Değerli, önemli, az bulunur
sırlara) lâyık değildir ey saki (Allah’ım)!
Ey
canın canının canına can olan, ekmek yemeye gelmedik biz;
(Beraberlikten ayrılınca ayrıldığımızın değerini bilmek,
anlamak için geldik dünyaya)
Sıçra
ey saki, kalk, padişah meclisinde yoksul yüzü takınma!
(Bolluk yerinde yok davranışları gösterme)
Önce
o koca sağrağı (Kadehi) al, o ihtiyarın (Yaşlı, kocamış, pir olan kimsenin) eline sun, köyün ihtiyarı
sarhoş oldu mu yürü sarhoşların yanına ey saki (Allah’ım)!
Yürü
ey lütfu (İyilik yapması) umulan, keremi (Büyüklülük, göstermesi) beklenen saki, tez ol, fazla
sun;
Sarhoş
nerde, utanma nerde?
Utanıyorsan
bir kadeh de utanmanın başına saçıver gitsin.
(Utanma, çekinme olduğu zaman akıl hala başta olduğundan ve
toplumun kınamasından korkulduğundan kişi; biraz daha sarhoş olup kendinden
geçmesi, dünya bağlarından kurtulması gerekmektedir.)
Kalk
ey saki, gel ey utanmanın (Sıkılmanın, çekinmenin),
arlanmanın (Utanç duymanın) düşmanı;
Yanımıza
gülerek gel ey saki, gel de bahtımız (İlahi irade
yaşayış biçimimiz olsun) da gülsün.
Her
an gökyüzünden gönüllere vahiy (Allah’tan haber)
gelmede, tortu gibi niceye dek yeryüzünde kalacaksınız, göğe ağın (Yükselin) demede.
Ancak
ağırcanlılardır ki tortu gibi dibe çökerler;
Tortusu
arınırsa üstüne çıkar.
(
Üstünde dünyalık bağı ve yükü çok olanlar dibe çökerler)
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Ayrılığın,
hasretin insana acı verdiğini, yakıp kavurduğunu, ancak şikâyet etmenin yanlış
olduğunu, bu durumda olanların Mevlana Hazretlerini örnek almalarını, sevgiye
yönelmelerini, Allah sevgisine doğru gitme yollarını öğrenmeleri gerektiğini
öğrendik.
2.
Ayrılık acısı
çeken âşıkları; Hak sevgisiyle kendinden geçirdiğini, başka bir alanda hoş
ettiğini öğrendik.
3.
Yeme içme,
biriktirme derdinde olan, bunlara sevgi besleyenlere aşk değerlerine layık
olamayacaklarını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Allah
ile birlikte olmak için bizi bağlayan dünya nimetlerinden ve değerlerinden
kendimizi soyutlamamız gerektiğini, yaratıldığımız şekilde aşk yolunda yürüyüp
yükselmemiz gerektiğini, bu yoldan daha önce gidip gelmiş büyüklerimizin öğütlerini
önemsememiz, dikkatlice uygulamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ