480-
Ey yüzlerce topluluğun Yusuf’u (Güzeli, Şems Hazretleri), benim gibi hüzünlere batmış
bir Yakup (Görme özlemi içinde olan birini)
gördün mü?
Aşkın
eleminden (Acımdan, üzüntümden, dert ettiğimden,
kederlendiğimden) yüzüm sapsarı bir hale geldi, ağlamaktan gözlerime ak
düştü (Göremez oldu).
A Yusuf, tertemiz Yakup’un gözlerinden yaş akmada,
hele bir bak da gör, sevgi yüzünden gözlerimden biteviye (Değişmeksizin, düzenli, aynı biçimde tekrarlanan, sürüp giden)
yaşlar akıp durmada.
*
Yusufların gönüllerinde yüzlerce Mısır (Ülkesi) vardır, yüzlerce şeker kamışlığı (Tatlılık); Av,
ister büyük olsun, ister küçük, hepsi de yaban eşeğinin karnında.
İşret (Kendinden geçmeler), zevk (Hoşa
giden çekici olanın elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz),
safa (Gönül
rahatlığı, rahatlık, sakin ve korkusuz olmak) vesileleri (Sebepleri, bahaneleri) düzeldi, gönlüm ne istiyorsa
oldu;
Fakat bil ki vakit, keskin bir kılıçtır (Keser ve ayırır), geçen günleri (Kaybettiğin zaman üzülme) düşünme.
Aşkta canınla oyna, İsrail oğulları gibi Musa’ya “ Sen ve rabbin gidin, savaşın, biz burada oturacağız”
deme.
Dünyada bu âşıklardan daha mazlum (Sessiz ve uysal, boyun eğmiş) kimsecikleri göremezsin
asla;
Akıl
(Düşünme, anlama ve kavrama gücü) ve dirayet ( İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama,
yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı) erbabına (Bu işten anlayana, yapana) deyin ki:
”Sevenleri
hoş görün”
Derde
(Üzüntüye, hastalığa, soruna, kaygıya) düşsen
de, feryat etsen (Haykırsan, çığlık atsan) de
sonucu, rahmeti arşı kaplayan ihsan ve adalet sahibi Rabbin lütfuyla (Bağışlamasıyla) bir yardıma nail (Kavuşmuş) olur, bir feraha (Kalp, gönül, iç vb.nin sıkıntısız, tasasız olma duruma)
kavuşuruz.
Bizim
boyuna içişimizi (Aşkı içselleştirdiğimizi)
biliyorsun, güzel yüzlü şirin sakimizden (Şems
Hazretlerinden) haberin varsa ona ulaş, bırakma onu, bil ki ondan
başkasından hiç mi hiçbir şey umulmaz (İstediğini verecek
güçte birisini bulamazsın).
Ey
akıllı (Düşünme, anlama ve kavrama gücü olan),
fikirli (Konu üzerinde düşüncesi olan, akıllı,
düşünceli) erlere hileler öğreten, bütün hilelere, düzenlere başvurduk,
fakat her şeyi gören, yapan sensin ancak ey görünmeyen şeyleri gören, bilen!
Sus
da, geri kalanın, huyu-husu (Yaradılış ve ruh özelliği)
lütuf (Karşılıksız iyilik edecek yapıda) olandan
dinle;
Zaten
anlayış da onun lütfuyla (Bağışlamasıyla) her
kötü şeye şifa ( Bedensel
veya ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma, onma) olarak verilmiştir.
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Mevlana
Hazretlerinin evladından ayrılmış bir baba özlemi içinde olduğunu, Şems
Hazretlerini bu duygu ve düşüncelerle görmek istediğini öğrendik.
2.
Şems Hazretlerine
geçmişte canını sıkan her ne varsa geride bırakmasını, ağır yük altında
olanların kabalığını hoş görmesini istediğini öğrendik.
3.
Allah'ın suçlu
kulları bağışladığı gibi Şems Hazretlerinin de yanlışlık yapanları bağışlaması
gerektiğini öğrendik.
4.
Şems
Hazretlerinin sahsına aşık olanların sarhoş, aklı başında olmayan Tanrı sevgisiyle
kendilerini kaybetmiş kişiler olduklarından hoş görülmesi gerektiğini öğrendik.
5.
Şems Hazretlerini
doğuştan var olan iyilik yapısının kızgınlıkla kapandığını fakat susarak ve
bağı koparmadan bekleyince özünün tekrar bağışlarda bulunmaya başlayacağını
öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Yüce,
yüksek kişiler nazlı olduklarından ve kolay kırılıp küstükler-inden çok dikkatli yaklaşımlarda bulunmamız, nazik davranmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ