(Mevlana Hazretleri
Yola düşmenin önemini anlatıyor)
2770. Tebrizli Şemseddin'in lütfunu (Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik ve yardımın
faydasını), ihsanın (İyilik ettiğini, iyi
davrandığını) duydun ya görmeden ikrar et (Saklamayıp
doğruca, açıkça söyle) de yola koyul.
Senin karşısında tutayım da canın
adını anayım;
Ne münasebet?
Tapında gül bahçesinin sözünü
edeyim;
Neden yani?
Sen buradayken güzellerin
güzelliklerinden söz açayım;
Doğru mu bu, utanmaz mıyım ki?
İlkbahar değil, yüzlerce bahar,
seni görünce utanmış;
Ben tutayım da güz (Sonbahar) masalını söyleyeyim, yeri mi?
Sen yüzlerce canın, yüzlerce
cihanın padişahlar padişahısın;
Candan laf edeyim, cihandan söz
açayım, ne münasebet?
Sözün, canın bile ağzına
sığmazken bile dille övmeye kalkışayım seni; Ne iştir bu?
Ay'ın ortaya çıktı da dünya,
kayboldu -gitti;
Böyle bir Ay'ı gizli
söyleyecekmişim;
Ne münasebet?
Bütün âlem, la'l mi (Kırmızı değerli taş mı), la'l;
Sonra ben madenden (Çok değerli şeyleri kapsayan kaynaktan) bahsedeyim;
Doğru mu yani?
Senin yüzünden gönüller, tam bir
inançla dolmuşken bu inancı şüpheyle karıştırıp söze getireyim;
Olur, iş mi?
Gün yüzün, yeryüzüne vurdu,
ışıttı yeri;
Sonra da Ay'dan, yıldızlardan söz
açayım ben;
Ne münasebet?
Tebrizli Şems'in lütfu(Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik ve yardımın
faydası), haddi aşmışken ben tutayım da ondan feryat edeyim (Haykırayım, çığlık atayım);
Olur, mu hiç?
Şu aşağılık yeryüzünden göklere
ağ (Yüksel);
Ruhun şad (Sevin, memnun ve mutlu) olsun, bir hoşça yürü bakalım.
Sıtmayla, titreyişle dopdolu
şehirden sıçradın, çıktın;
Neşeyle esenlik (Sağlık, afiyet, sıhhat, selamet) yurdunu yurt edin.
Beden resmi yok olduysa var,
ressama ulaş;
Şu ten yıkıldı - gittiyse baştanbaşa
can kesil.
Yüz, ecel yüzünden safran (Kültür bitkisi) gibi sararıp solduysa erguvan (Eflatunla kırmızı arası) renkli lalelikte konak tut:
Evin kapılarım kapadılarsa sana,
dam (Çatı) yolundan gel, merdiven ol.
Eşlerden - dostlardan ayrıldın, yapayalnız
kaldıysan Tanrı'nın dostluğuyla sahip- kıran (Güçlü ve üstün
hükümdar) ol.
Sudan - ekmekten uzak kaydıysan
ekmek kesil, canlara, gönüllere güç- kuvvet ver.
Âşıkların güz (Sonbahar) mevsimine bahar o;
Yola düşüp gidenlerin övüncü o.
Hiçbir şeye aldırış etmeyen,
hiçbir yerde eğilmeyen aslan yürekli erlerin hepsini de zorla kendine çeken o (Şems Hazretleri).
***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1.
Şems
Hazretlerinin büyüklüğünün, asilliğinin gereği iyilik ve yardım yaptığını
Mevlana Hazretlerinin söz ve anlatımından öğrenenlerin hemen Şems Hazretlerini görmek,
hakikatini öğrenmek için harekete geçmesi gerektiğini öğrendik.
2.
Şems Hazretleri
karşısında Mevlana Hazretlerinin hiçbir şey bilmeyen, candan öğrenmek isteyen
gibi sustuğunu, saygılı bir biçimde söylediklerini unutmamak ve can dostlarının
yararlanması için hafızasına yerleştirdiğini öğrendik.
3.
Gerek Şems
Hazretlerine gerekse bize bu büyüğümüzü tanıtan, ondan aşırdığı bilgileri bizim
yararımıza veren Mevlana Hazretlerinin karşısında saygılı ve evvelki
öğrendiklerimizi yok sayarak yeniden öğrenen gibi saygılı davranmamız
gerektiğini öğrendik.
4.
Mevlana
Hazretlerinin yoluna girenin aşağılık yeryüzünden kurtulacaklarını, ruhlarının
sevinçli, neşeli olacaklarını, hoşça gideceklerini öğrendik.
5.
Mevlana
Hazretlerinin yoluna girenin hastalıklarla dolu şehirden çıkıp esenlik yurduna
yerleşeceklerini öğrendik.
6.
Mevlana
Hazretlerinin yoluna girenin, onu yaratanın yeniden yapılandıracağı yere
gideceğini öğrendik.
7.
Mevlana
Hazretlerinin yoluna girenin engellerle karşılaşsa bile bir şekilde kararlı
olarak yola devam edeceğini, renkli yurda yerleşeceğini öğrendik.
8.
Mevlana
Hazretlerinin yoluna girenin eşinden dostundan ayrı yapayalnız kalabileceğini,
Tanrının dostluğunu kazanarak güçlü bir hale gelineceğini öğrendik.
9.
Mevlana
Hazretlerinin yoluna girenin canları besleyen, gönüllere güç kuvvet veren
olacağını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Hiçbir şeye aldırış etmeyen, hiçbir yerde eğilmeyen
aslan yürekli asla kişileri Şems Hazretlerinin bulup zorla kendine çektiğini, yetiştirdiğini,
hizmete hazır hale getirdiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ