14 Temmuz 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 3510 İNCİ BEYİT

3510. Aşk seli geldi, ne dam kaldı, ne yapı.
Sel denizine karıştı mı (İnsan) ne başı, ne kaynağı, ne sonu, ne denize kavuştuğu yer.

Adam, arkadaş dedi, uyudun mu?
Ne dediysen yaptın, sözünü tuttun, bizi en aşağılık yerden aldın, en yüce yere ilettin.

Bu işittiğim ders öylesine bir ders ki neVasit’te var, ne Mutakıy’da (İslam dinine ait hükümleri yazan kitaplarda);
Hiç okumamıştım bu dersi.

Davan (Amaç ettiğin, ulaşmak istediğin), manandan (Düşüncenden) daha iyi, manan davandan (Düşüncen ulaşmak istediğinden) daha güzel;
Can (Ebedi yaşam, güç, dirilik, hayat), yüzünü sana tutmuştur, dualar kıblesisin (Sıkıntılı bir durumda yardım etmesi umularak başvurulan) sen.

Bütün bunlar başlangıçtı, hikâyenin sonunu, geri kalanını söyle;
Söylemeyeceğim, sana işiten, duyan kulağı kim verdiyse ondan sor.

Yarabbi!
Nefsime zulmettim (İyi sanarak yanlış iş yaptım), duygu perdesini sen yırt (Nurun, ışığın girmesini engelleyen, hakikati olduğu gibi görmeyi engel olmayı kaldır Yarabbi);
Bakır, bakırlık ettiyse ne çıkar?
Sen kimyasın (Temel yapıları oluşturansın, birleşimi dönüşümü sağlayansın, birleşim ve üretim yönetimini yapansın).

Erlerin geçip kuruldukları başköşe, gerçekten de belaların çatıp geldiği yerdir;
And olsun Tanrı’ya, ancak mihnetlerle (Sıkıntılarla, zahmetle, eziyetle, dertle, belalarla) yüceliriz.

Ey ulularım!
Ey kavmim!
Erler, ahitlerine (Söz verdiğine) vefa (Sevgiyi sürdürür,  sevgi ve dostluk bağlılığına devam) ederler.
Doğrulukla, vefakârlıkla (Sözünde ve dostluğunda devamlı olan) huylanan (Ahlakla ahlaklaşan) mahrum (Yoksun) kalmaz.

Beyimiz, başbuğumuz (Şems Hazretleri), sen olmadıktan sonra bahtımız (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimimizsin) da gülmededir talihimiz (Şansımız) yârdır (Sevgilidir, dosttur, tanıdıktır), yâverdir (Yardımcıdır);
A benim güzelim, işvelerin (Gönül çelmelerin), şivelerin (Söyleyiş özelliğin) daim (Sürekli, sonsuz) olsun;
İşvelerin de şivelerin de sensin canın.

Fıstığa benzeyen dudakları hemencecik güldürürsün, dertli gözlere tutyasın (Doğru görmeyi kuvvetlendiren sürmesin) sen.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Aşk geldiği zaman aşktan başka değer, iş kalmadığını, insanın sarhoş, sersem ve uykulu bir hale geldiğini öğrendik.
2.    Aşkta söylenilenler yapılınca aşağılık yerden yüce yere götürüleceğimizi öğrendik.
3.    Aşkın değerlerini, öğretisini din öğreten kitaplarda bulamayacağımızı öğrendik.
4.    Allah’a kavuşma amacının en iyi düşünceden daha iyi bir istek olduğunu, bu düşüncen amacından daha güzel olacağını öğrendik.
5.    Allah’a kavuşma isteği kişide amaç haline gelince canımızın ebedi yaşama isteği verdiğini, güçlü olmamamızı sağladığını, dirilik verdiğini, kendi özünü tanıma fırsatı verdiğini öğrendik.
6.    Allah’a kavuşma yolunda iyi diye yanlışlar yapabileceğimizi, hakikati görmemizi engelleyen perdelerle karşılaşacağımızı, Allah’ın izni ve yardımı olmadan başaramayacağımızı öğrendik.
7.    Allah’a kavuşma yolunda çeşitli imtihanlarla sıkıntılar verilerek amacımızda kararlı olup olmadığımızın imtihan edildiğini öğrendik.
8.    Sıkıntılara katlananların, verdiği sözü yerine getirenlerin, sevgide ve dostluk bağlılığında devamlı olanların muhakkak amaçlarına ulaştıklarını öğrendik.
                                 *                              
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerini kendimize başkan, başkomutan gibi bilip sevgiyle bağlanırsak kaderimizin değişeceğini, hakikati olduğu gibi görebileceğimizi, bulanıklıktan, sersemlikten kurtulacağımızı Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.

Bizi eğiten, yön verip yönlendiren büyüklerimiz yücelere götürecekleri zaman sarhoş, sersem ederek benliğimizin ve nefsimizin bağlarını etkisiz hale getirerek yüceleri göstereceklerini, korkmamamız gerektiğini, yolculuk tamam olunca aklımızın da başımıza geleceğini, daha iyi bir kişilik kazanacağımızı, dertlerimizin çoğunun hallolacağını öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

Popüler Yayınlar