3510.
Aşk seli geldi, ne dam kaldı, ne yapı.
Sel
denizine karıştı mı (İnsan) ne başı, ne kaynağı,
ne sonu, ne denize kavuştuğu yer.
Adam,
arkadaş dedi, uyudun mu?
Ne
dediysen yaptın, sözünü tuttun, bizi en aşağılık yerden aldın, en yüce yere
ilettin.
Bu
işittiğim ders öylesine bir ders ki neVasit’te var, ne Mutakıy’da (İslam dinine ait hükümleri yazan kitaplarda);
Hiç
okumamıştım bu dersi.
Davan
(Amaç ettiğin, ulaşmak istediğin), manandan (Düşüncenden) daha iyi, manan davandan (Düşüncen ulaşmak istediğinden) daha güzel;
Can
(Ebedi yaşam, güç, dirilik, hayat), yüzünü sana
tutmuştur, dualar kıblesisin (Sıkıntılı bir durumda
yardım etmesi umularak başvurulan) sen.
Bütün
bunlar başlangıçtı, hikâyenin sonunu, geri kalanını söyle;
Söylemeyeceğim,
sana işiten, duyan kulağı kim verdiyse ondan sor.
Yarabbi!
Nefsime
zulmettim (İyi sanarak yanlış iş yaptım), duygu perdesini
sen yırt (Nurun, ışığın girmesini engelleyen, hakikati
olduğu gibi görmeyi engel olmayı kaldır Yarabbi);
Bakır,
bakırlık ettiyse ne çıkar?
Sen
kimyasın (Temel yapıları oluşturansın, birleşimi
dönüşümü sağlayansın, birleşim ve üretim yönetimini yapansın).
Erlerin
geçip kuruldukları başköşe, gerçekten de belaların çatıp geldiği yerdir;
And
olsun Tanrı’ya, ancak mihnetlerle (Sıkıntılarla,
zahmetle, eziyetle, dertle, belalarla) yüceliriz.
Ey
ulularım!
Ey
kavmim!
Erler,
ahitlerine (Söz verdiğine) vefa (Sevgiyi sürdürür,
sevgi ve dostluk bağlılığına devam) ederler.
Doğrulukla,
vefakârlıkla (Sözünde ve dostluğunda devamlı olan)
huylanan (Ahlakla ahlaklaşan) mahrum (Yoksun) kalmaz.
Beyimiz,
başbuğumuz (Şems Hazretleri), sen olmadıktan
sonra bahtımız (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir
biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimimizsin)
da gülmededir talihimiz (Şansımız) yârdır (Sevgilidir, dosttur, tanıdıktır), yâverdir (Yardımcıdır);
A benim
güzelim, işvelerin (Gönül çelmelerin), şivelerin
(Söyleyiş özelliğin) daim (Sürekli, sonsuz) olsun;
İşvelerin
de şivelerin de sensin canın.
Fıstığa
benzeyen dudakları hemencecik güldürürsün, dertli gözlere tutyasın (Doğru görmeyi kuvvetlendiren sürmesin) sen.
***
DİVAN-I
KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Aşk geldiği zaman
aşktan başka değer, iş kalmadığını, insanın sarhoş, sersem ve uykulu bir hale
geldiğini öğrendik.
2.
Aşkta
söylenilenler yapılınca aşağılık yerden yüce yere götürüleceğimizi öğrendik.
3.
Aşkın değerlerini,
öğretisini din öğreten kitaplarda bulamayacağımızı öğrendik.
4.
Allah’a kavuşma
amacının en iyi düşünceden daha iyi bir istek olduğunu, bu düşüncen amacından
daha güzel olacağını öğrendik.
5.
Allah’a kavuşma
isteği kişide amaç haline gelince canımızın ebedi yaşama isteği verdiğini,
güçlü olmamamızı sağladığını, dirilik verdiğini, kendi özünü tanıma fırsatı
verdiğini öğrendik.
6.
Allah’a kavuşma
yolunda iyi diye yanlışlar yapabileceğimizi, hakikati görmemizi engelleyen
perdelerle karşılaşacağımızı, Allah’ın izni ve yardımı olmadan
başaramayacağımızı öğrendik.
7.
Allah’a kavuşma
yolunda çeşitli imtihanlarla sıkıntılar verilerek amacımızda kararlı olup
olmadığımızın imtihan edildiğini öğrendik.
8.
Sıkıntılara
katlananların, verdiği sözü yerine getirenlerin, sevgide ve dostluk
bağlılığında devamlı olanların muhakkak amaçlarına ulaştıklarını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerini kendimize başkan, başkomutan gibi
bilip sevgiyle bağlanırsak kaderimizin değişeceğini, hakikati olduğu gibi
görebileceğimizi, bulanıklıktan, sersemlikten kurtulacağımızı Mevlana
Hazretlerinden öğrendik, anladık.
Bizi eğiten, yön verip yönlendiren büyüklerimiz
yücelere götürecekleri zaman sarhoş, sersem ederek benliğimizin ve nefsimizin
bağlarını etkisiz hale getirerek yüceleri göstereceklerini, korkmamamız
gerektiğini, yolculuk tamam olunca aklımızın da başımıza geleceğini, daha iyi
bir kişilik kazanacağımızı, dertlerimizin çoğunun hallolacağını öğrendik,
anladık.
*
RAVLİ