Tâ tu bâşi der hicab-i bülbeşer
Serseri der aşıkân kemter niger
(Hazreti
Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 2761 inci beyit açıklaması)
“
Sen, beşeriyetin (İnsanlığın) babası Âdem’in
perdesinde bulundukça âşıklara, öyle pek serserice bakma.”
Kardeş!
Aşka
kabiliyetin varsa gel, canını aşka feda et.
Heva
ve heves bulanıklarından durul da ihvan-ı sefanın makbulü ol.
(Boş ve geçici söz ve işlerin verdiği bulanıktan,
kararsızlıktan, gönül darlığından kurtulmak için gönül şenliği olan dostlar
arasına girmemiz ve beğenilen olmamız gerekir.)
Bütün
kirliliklerden temizlen de Hazreti Muhammed’in dini yolunda toprak ol (Yere seril, içine konan söz tohumlarını fidana, meyve veren
ağaca çevir).
Nefsini
(Dünya zevklerini) ezmekte er ol.
Haktan
gaflet cihanından (Allah’tan haberi olmayanlardan) ve onun ehli (Dinsizlikte ve imansızlıkta usta olmuş) olanlardan
yabancı kal.
Riyazetle
ciğerini kanatmayınca içinden boş ve faydasız hayalleri nasıl süpürebilirsin?
(Doğruyu, hakikati öğrenme, anlama, kavrama, doğruya ulaşma,
doğru yaşayışı bilme ve yaşama isteğinin hayalleri silip süpürür)
***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev:
Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap
ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
***
Neler öğrendik:
1. Görünenler misal olarak verilerek görünmeyen hallerin
anlatıldığını, öğretmeye çalışıldığını öğrendik.
2. Katı kalbe taş dendiğini, anlatımda bir misal olduğunu
öğrendik.
3. Keder, gam, tasanın diken misalinden anlatıldığını
öğrendik.
4. Bir şeyi zihnimizde şekillendirdiğimiz zaman aynısının
olmadığını, vücudu olmayan fakat hissedebileceğimiz şeyler olduğunu
öğrendik.
5. Aşkın kıskançlık oluşturduğunu, şekle, sihir’e,
felsefeye, göz bağlayıcılığa yönelmiş olanlara aşkın bunlara ışığını
vermediğini, gizlendiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren,
Âşıklara
aşk gözüyle bakarsan onları anlayabileceğimizi, dünya değerlerinden geçmedikçe
aşkı tanıyamayacağımızı öğrendik, anladık.
İnsanların
oluşturduğu değerleri sevmenin hakikati olduğu gibi görmeye perde, engel
olduğunu, Tanrı değerlerini önemsememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Yapılması
mecburi, uygun ve imkânsız olan işlerin olduğunu, bizim bunların ortasında
olanı, ilerisini düşünerek tercihler yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Âşıklara
deli, divane, sıra dışı, toplumla uyum sağlayamamış, sosyal yönü olmayan,
işbirliği yapılamaz olarak tanımlama yapanların; aşkla ilgilerinin olmadığını,
doğru, iyi, ebedi istek ve kavramlardan uzak olduğunu, kendi aşağı seviyelerine
âşıkları çekmek için söz ettiklerini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ