4 Haziran 2021 Cuma

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 1990 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretler Şems Hazretlerini anlatıyor)

1990. Çemberine bir eş olmayan tefin sesi, kafirin saçma-sapan (Akla, mantığa uymayan, düşünmeden söylenen) sözleri gibi kulağımıza girmez bizim.

Aşkının (Allah’la konuşan) Musa'sı, yaklaşma deyip durmada; 
Herkesten nasıl kaçmayayım, Samiri (Taha suresi 95- 96) gibi nasıl ürkmeyeyim?

İnsanların içindeyim, aralarındayım onların ama toprağın içindeki Ca'feri altın (Kolayca çözülmeyen altın) gibi kaçmışım onlardan.

Altın, iki bin kere ben altınım diye bağırsa defineden dışarı çıkarmadıkça kimsecikler müşteri olamaz ona.

Dünyada aşağılık bir kişiye eş-dost olan her çeşit neşeden gönlüm kaçar, hani senin gönlünün heladan kaçtığı gibi.
Bir aptala (Zekası pek gelişmemişe) nasip olan (Payına düşen) her hüner (Beceri isteyen ustalık), her marifet (Uzmanlığımın) himmetimin (Yardımından, kayırmasından) önünde neşelenmeye, övünmeye bile değmez.

Özenilip (Beğenip benzemeye çalışan), avlanacak bir şeker bile olsa baharıma (Gençlik dönemime) nasıl ulaşabilir ki? 
Şeker dudaklı bir dilber, yemez o şekeri, sınanmalarla pişmiş (Denemelerle), gelişmiş, er, özenmez bile (Taklit etmeye bile çalışmaz) ona.

İster Ay olsun, ister gök, isterse alımlı bir güzel., 
Hepsi de birdir; 
Bir nuru (Aydınlığı, ışığı, parıltısı)-feri yoktur onun ki.

Herkese verilen elbise, özel bir elbise olamaz: 
Aslan bir yiğit, köpek (Aşağılık niyetle yaltaklanan veya davranışları kötü olan kimsenin) kafirlerin (Acımasız, zalim, Tanrı’ya inanmayanın) artığını (İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalanını) yemez.

İsterse yoklukta olsun, özel bir meclis (Toplantı) gerek bana... 
Kevser (Cennette akan ırmak suyu) bile olsa herkesin içtiğini az içerim ben.
                        ***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN  
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
(TÂ HÂ 95. Musa : Ya senin zorun nedir, ey Samiri? Dedi.
96. O da: Ben, onların görmediklerini gördüm. Zira, O elçinin izinden bir avuç (Toprak) alıp onu (Erimiş mücevharatın içine attım.Bunu böyle nefsim bana hoş gösterdi. Dedi.)
(Tarîkat-ı Aliyye’de “Altın Silsile”, o yolun Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) e ulaşan meşâyihini ifade eder. 

Birbirine icâzet vermek suretiyle Tarîkat-ı Aliyye’nin muhafazasını ve sonraki nesillere ulaşmasını sağlayan meşâyihin isimlerinden müteşekkil bu listeye, “silsilenâme” denilir.)

Neler öğrendik; 
Yaptığı işte, söylediği sözde denge ve eşitlik yoksa inançlı olmayan kişinin akla, mantığa uymayan, düşünülmeden söylenen sözleri gibi dinlenmeye değer olmayan sözler olduğunu öğrendik. 

Mevlana Hazretlerinin yanlışa yaklaşmaktan korkup yalnız kalmayı tercih ettiğini öğrendik.

Aşağılık kişiye eş-dost olmamak, hela kokusundan kaçıldığı gibi kçmak gerektiğini öğrendik. 

Görünür olmayan değerin halktan kaçıp saklanmayı tercih edenin davranış şekli olduğunu öğrendik.

Saklanan değere müşteri çıkmayacağını öğrendik.

Aklını doğru kullanamayan çok yetenekli olsa bile neşe ve övünmeye sebep olmayacağını öğrendik.

Sınanmalardan başarı ile çıkmış, olgunlaşmış, gelişmiş kişinin özenti duyarak Mevlana Hazretlerinin gençlik dönemine bile yaklaşamayacağını öğrendik.

Sıradan bir insanın özel biriyim diye kendini kabul ettiremeyeceğini öğrendik.
                             *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri yediğine, içtiğine, söylediğine nerede ve ne halde olursa olsun çok dikkat ettiğini, herkesin davranışlarından çok azını yaptığını, cennetten gelen suyu bile az içtiğini öğrendik, anladık.
                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar