20 Şubat 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 2000 İNCİ BEYİT

2000-  Zanna kapılıp kabul etmeyiz bunu diyen, Halil gibi kabul ettim teslim oldum demeseydi gölge gibi baş aşağı yere düşen nefsi, başı yücelerde bir güneş kesilirdi. ( Nefsimizin kaybolanı, yerinden ayrılıp gideni hayalle birleştirerek hakikat olarak kabul ettirdiğini, isteklerle bizi zorladığını farkında olan, bilen ve anlayanın; yüce yerden aydınlık ve ışık alıp bizleri aydınlatabileceğini öğrendik)

Beden varlığı yok olsaydı şu nefis yücelirdi, başı göklere ererdi, tamamıyla yok olduktan sonra da varlık birliğine ulaşırdı.
(Dünyaya ve ahrete isteklerle bağlayan, hoşlanma vererek ihtiyaç haline getiren nefsimizin vücudumuzla birlikte devamlı hareket ettiğinde yücelme, yükselme gösteremeyeceğini, vücudun istek ve ihtiyaçlarla bağlayıcılığından kurtulamayacağını öğrendik.)

Yarasaya benzeyen benlik gözünde zayıflık, görmezlik olmasaydı, bir güneşin yerine cana canlar katan yüz güneş doğardı.
(Benliği kuvvetli olanın görüş yeteneğinin zayıf olacağını yani yalnız görmek istediğini, çıkarına ve isteğine uygun olanı göreceğinden diğer çıkarına veya isteğine uymayanları görmezlikten geleceği için zayıf görüşlü olacağını öğrendik)

Tanrı katında, sınama (Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek) zamanı iyiyle kötü bir olsaydı ay yüzlü Cebrail’le iblis aynı yüze, aynı güzelliğine sahip olurdu.

İnsan, sırları bilseydi hayırla (İyilik, karşılık beklemeden yardım) şer (Kötülük, fenalık) belirmezdi (Öncesinde görünür veya belli olmayan bir şeyin ortaya çıkması);
Kendisince bilinmeyen her şey de belirirdi, ortaya çıkardı.

Şu her şeyi görüp gözeten, şu casusa benzeyen duygumuz, bizim tutsağımız kesilmiştir, hapsimize düşmüştür bizim;
Mademki hiçbir şeyin aslını görmüyor, keşke büsbütün kör olsaydı.
(Duygularımızın gizlenmiş olanı fark ettiğini fakat aslını göremediğinden bizi tereddüde, kararsızlığa, ikileme düşürdüğünü öğrendik)

Aşağılık nefsin duygusu, sinek gibi (Kötü ve olumsuz) kâsenin kenarına konmuştur;
Sinek, konacak yer olarak kâseyi seçmeseydi derhal zümrüdü Anka kesilirdi.
(Nefsin etkisinde olanlar kötü ve olumsuzu öne çıkararak kuvvetlendirirler)

Yıldızlar  (Bir toplulukta, bir meslekte üstün başarı gösterenler) tıpkı kâselere, tıpkı şu altın taslara benzer;
Tamâ-a (Doymazlığa) düşenler için düzülüp bezenmiştir onlar, keşke süslenip bezenmeselerdi.
(Başarılı insanları kötü ve olumsuz göstermeye çalışanların ben ve ben merkezli düşünen, hakikati olduğu gibi göremeyen, nefsin zorlayıcı baskısında kalanların olduğunu öğrendik)

Sus’
Düşün ki söz, mekânsızlık (Canını ve gönlünü cömertlikle Allah’a ve yoluna feda edenlerin iç) âleminden gelir;
Gözün ordaysa sözle nasıl uçabilirsin oraya?
(Canını ve gönlünü Allah’a feda etmiş kişilerde gözümüz olursa onların sözleri bizi uçurabildiğini, sadece söze bakanların yeterince yararlanamayacağını öğrendik)

Tebrizli Şems’in sayesinde her zerreyi bir yakıyn nuru (Sağlam bilgi, iyi, kesin olarak bilme olarak) bil;
Zevk söylemede, sözde olsaydı her zerre söze gelirdi söylerdi.
                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Yarasanın bakışı ve görüşü karanlıkta sadece istediğini görmek ve tehlikelerden haberdar olup kaçmak olduğundan benliğimizin de aynı davranışı yaptığından yarasaya benzediğini öğrendik.
2.    İyilik ve kötülüğün önce görünür ve belli olmayacağını, sonuçta belli olacağını öğrendik.
3.    Nefsinin tesirinde olanların kötülüğü ve olumsuzluğu öne çıkararak daima gündemde tutarak kuvvetlendirdiklerini öğrendik.
4.    Kendini Allah’a verenlerin sözlerine çok değer vermemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin sözlerinin tereddütsüz doğru, iyiliğe götüren, hakikati gösteren sağlam bilgiler olduğunu öğrendik.
                       *
İşte böyle yaren,
Ben ve ben merkezli olanların görüşlerinin aydın görüş sahibi olmadığını ve korkaklar gibi davrandıklarını öğrendik, anladık.

İyilik ve kötülük tanımını erken yapmamak gerektiğini, alınacak sonuçlara göre değerlendirilmesi yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Konuyu öneminden dolayı biraz daha açarsak:
Bizi tuzağa çekmek, bizden istediğini elde etmek isteyenin öncelikle kendisine güven duymamızı sağlaması böylece bizim savunma hattımızı aşıp kendini bizden biri gibi göstermesi gerekmektedir.

Bizden biriymiş, bizi düşünüyormuş, bizi seviyormuş algısı vermek için en etkili ve kolay yolun iyilik yapmak olduğunu bilenler bu yolu kullanırlar.

Bizim istemimiz dışında gelişen adı iyilik olan bu davranışlar bize kendini iyi gösterenin bizden alacağını alıncaya kadar devam edeceğini, aldıktan sonra bizi görmezlikten geleceğini, tekrar bizden bir çıkarı olmadıkça selam bile vermeyeceğini bilmemiz gerekmektedir.

İki yüzlü olarak ve maksatlı yapılan iyiliğin Tanrı katında iyilik olmayacağını, bu işin şeytanın işi ve huyu olduğundan kabul edilmeyeceğini öğrendik, anladık.

Müslüman kişi bir kere aldatılabilir.
Aynı hataya düşen imanını tekrar güçlendirmesi gerekmektedir.

Allah’a kendini adamış kişilerin sözlerinin nefisten, benlikten, şeytan oyunlarından temizlenmiş sözler olduğunu, sağlam bilgi, iyiliğe götüren kesin bilgiler olduğunu bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Allah’a kendini adamış kişilerin sözlerinin kesin doğru, sağlam bilgi olduğunu anlayanların, yaşayanların sadece sözlerinde kalmadıklarını sevgi bağı kurarak bir sevgili olarak kendilerine bağlandıklarını, Mevlana Hazretleri ile Şems Hazretlerinin ilişkilerini örnek aldıklarını öğrendik, anladık.
                                 *                                          
RAVLİ


Popüler Yayınlar