16 Şubat 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1960 İNCİ BEYİT

1960-  Geri dön, rahim zindanına, yaratılışın tamamlanıncaya dek gir şu rahme;
Bu dünya rahme benzer, onun için de kanlar içermedesin, kanla beslenmedesin.

Canın kanatları bitti de beden yumurtası ondan kırıldı;
Can, Caferlik göstermek için Ca’fer-i Tayyâr kesildi.

(Ca’fer-i Tayyâr Hazreti Muhammed’in amcalarındandır.
Mote savaşında bayraktardı.
Kolları kesilerek şehit edilmiş ve Muhammed iki kolu yerine iki kanat verildiğini ve cennette uçmakta olduğunu söylediği için “Tayyâr” denmiştir.)

Bahar mevsimi gelip çattı, seyret de bak, bağlar, bahçeler hurilerle, perilerle doldu;
Sanki Süleyman, orduya yüzüğünü gösterdi(Ordusunu, insanları, cinleri, kuşları topladı).

Habeş toprağından (Siyah saçlı) ay gibi Rum yüzlü (Güzel yüzlü) dilberler (Alımlı güzel kadınlar) doğdu, sanki senin gibi güzelim Müslümanlar imana geldi (Tanrı’nın varlığını ve birliğini sonradan kabul edip sevgiyle bağlandılar), kâfirlikten çıktı (Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklamaktan, gizlemekten, tanımamaktan, kabul etmemekten vazgeçti).

Gül bahçesine bak, narçiçeğini seyret, suda sevgilimin aksine dal, şu mahmur nekresi gör, o kırmızı goncalara hayran ol (Sevgilinin gözlerini, dudaklarını seyret).

Katmerli gül yapraklarına bak, altınla gümüş gibi nasıl da birbirine karışmış;
Hiçbir kuyumcunun sanat ocağından çıkmayan âsım-takım mücevherler halkalar (Günahtan, haramdan çekinen değerli genç, olgun, yaşlı kişilerin çember şeklinde yan yana gelişleridir), adeta.

Bülbülün canında gülü, gül de Aklı küllü (Birbirine uygunluğu ve uyumundaki bütün aklı) gör.
Renkten renksizliğe uç, belki orada yol bulursun.

(Tüm renklerin ışıkla farklılık gösterdiğini, ışık olmadan renk farklılığının algılanamayacağını, gerçeğin ortak renginin renksizlik olacağını kavrayabileceğimizi, hakikate ulaşmak yolunu böylece bulabileceğimizi anlarız).

Gül aklı yağlamada, nesrin işaretler etmede, sanki şu suretleri, şu resimleri yapan işte buracıkta, perde ardında demede.

Ey savaşa barışı veren, taşa su yürüten, şu kötü renkli toprağı nasıl da renklerle bezeyip meydana çıkarıyorsun.

Dallarda tazelik, selvilerde yücelik, ululuk, gülde yüzlerce güzellik var amma ey can, bambaşka bir şeysin sen.

                              ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Dünya yaşamının kanlı bir yaşam olduğunu, bu üzüntülere sebep olan yaşamdan kurtulmak, barışa ulaşmak için yaratılışımızın başlangıcına doğru gitmemiz, yolculuk etmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Yaratılışımızın başlangıcına gitmek için canımızla yolculuk etmemiz, bunun için canımızı iyi bilmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Bedenimizin bağından canımızı kurtardığımız zaman uçarak hedeflediğimiz yere gidebileceğimizi öğrendik.
4.    Canımızın ilk kaynağına ulaşma yolculuğunda güzellikleri, ululukları, gücü, inancı, imanı yeniden görme ve değerlendirme fırsatı bulacağımızı öğrendik.
5.    Bizim varlığımızın candan bir parça olduğunu, bütün olan cana ulaşmak için uğraşı vermemiz gerektiğini öğrendik.
6.    Tüme varış ve tümden geliş sırasında ve daha sonrasında yaratılan güzellikleri ve insanları daha farklı gözle görebileceğimizi öğrendik.
                                    *                 
İşte böyle yaren,
Canımızı tanımamız ve canımızla yapacağımız etkinlikleri harekete geçirmekle sıradan biri olmaktan kurtulabileceğimizi, yüce insanların halkasına girebileceğimizi öğrendik, anladık.
                                 *                                          
RAVLİ


Popüler Yayınlar