1960- Geri dön, rahim zindanına, yaratılışın
tamamlanıncaya dek gir şu rahme;
Bu
dünya rahme benzer, onun için de kanlar içermedesin, kanla beslenmedesin.
Canın
kanatları bitti de beden yumurtası ondan kırıldı;
Can,
Caferlik göstermek için Ca’fer-i Tayyâr kesildi.
(Ca’fer-i Tayyâr Hazreti Muhammed’in amcalarındandır.
Mote savaşında bayraktardı.
Kolları kesilerek şehit edilmiş ve Muhammed iki kolu yerine iki
kanat verildiğini ve cennette uçmakta olduğunu söylediği için “Tayyâr”
denmiştir.)
Bahar
mevsimi gelip çattı, seyret de bak, bağlar, bahçeler hurilerle, perilerle
doldu;
Sanki
Süleyman, orduya yüzüğünü gösterdi(Ordusunu, insanları,
cinleri, kuşları topladı).
Habeş
toprağından (Siyah saçlı) ay gibi Rum yüzlü (Güzel yüzlü) dilberler (Alımlı
güzel kadınlar) doğdu, sanki senin gibi güzelim Müslümanlar imana geldi
(Tanrı’nın varlığını ve birliğini sonradan kabul edip sevgiyle
bağlandılar), kâfirlikten çıktı (Yaptığını,
söylediğini, tanık olduğunu saklamaktan, gizlemekten, tanımamaktan, kabul
etmemekten vazgeçti).
Gül
bahçesine bak, narçiçeğini seyret, suda sevgilimin aksine dal, şu mahmur
nekresi gör, o kırmızı goncalara hayran ol (Sevgilinin
gözlerini, dudaklarını seyret).
Katmerli
gül yapraklarına bak, altınla gümüş gibi nasıl da birbirine karışmış;
Hiçbir
kuyumcunun sanat ocağından çıkmayan âsım-takım mücevherler halkalar (Günahtan, haramdan çekinen değerli genç, olgun, yaşlı
kişilerin çember şeklinde yan yana gelişleridir), adeta.
Bülbülün
canında gülü, gül de Aklı küllü (Birbirine uygunluğu ve
uyumundaki bütün aklı) gör.
Renkten
renksizliğe uç, belki orada yol bulursun.
(Tüm renklerin ışıkla farklılık gösterdiğini, ışık olmadan
renk farklılığının algılanamayacağını, gerçeğin ortak renginin renksizlik
olacağını kavrayabileceğimizi, hakikate ulaşmak yolunu böylece bulabileceğimizi
anlarız).
Gül
aklı yağlamada, nesrin işaretler etmede, sanki şu suretleri, şu resimleri yapan
işte buracıkta, perde ardında demede.
Ey
savaşa barışı veren, taşa su yürüten, şu kötü renkli toprağı nasıl da renklerle
bezeyip meydana çıkarıyorsun.
Dallarda
tazelik, selvilerde yücelik, ululuk, gülde yüzlerce güzellik var amma ey can,
bambaşka bir şeysin sen.
***
DİVAN-I
KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Dünya yaşamının
kanlı bir yaşam olduğunu, bu üzüntülere sebep olan yaşamdan kurtulmak, barışa
ulaşmak için yaratılışımızın başlangıcına doğru gitmemiz, yolculuk etmemiz
gerektiğini öğrendik.
2.
Yaratılışımızın
başlangıcına gitmek için canımızla yolculuk etmemiz, bunun için canımızı iyi
bilmemiz gerektiğini öğrendik.
3.
Bedenimizin
bağından canımızı kurtardığımız zaman uçarak hedeflediğimiz yere
gidebileceğimizi öğrendik.
4.
Canımızın ilk
kaynağına ulaşma yolculuğunda güzellikleri, ululukları, gücü, inancı, imanı
yeniden görme ve değerlendirme fırsatı bulacağımızı öğrendik.
5.
Bizim
varlığımızın candan bir parça olduğunu, bütün olan cana ulaşmak için uğraşı
vermemiz gerektiğini öğrendik.
6.
Tüme varış ve
tümden geliş sırasında ve daha sonrasında yaratılan güzellikleri ve insanları
daha farklı gözle görebileceğimizi öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Canımızı tanımamız ve canımızla
yapacağımız etkinlikleri harekete geçirmekle sıradan biri olmaktan
kurtulabileceğimizi, yüce insanların halkasına girebileceğimizi öğrendik,
anladık.
*
RAVLİ