12 Şubat 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1920 İNCİ BEYİT

1920-  Gökyüzünden gönüller alıcı sorularla bir kokudur (Güzelliğin, yüceliğin çekiciliği ve oluşturduğu merak) geldi;
Her gönlü yorgun (Kişileri ve olayları anlayamayan, kavramayan), her gönlü kırık avı (Doğru kişiyi ve sözü bulamayan) beden (Vücut) tuzağından kurtarıyor.

Her kuş, yüzlerce kanada kavuşuyor, Ülker yıldızına  (Boğa takımyıldızları içinde bulunun parlak yedi yıldız ve etrafındaki gaz katmanı ile güzel görünüm veren yıldız kümesi, yedi kız kardeş, Süreyya, Pervin de denir) doğru uçtukça uçuyor.

Her dağ (Geniş ve hâkimliğe sahip olan), her ağırlık (Sorumluluk duyan), o oturamaklığıyla (Yerinde sağlam duranın), o ağırlığıyla (Davranışları uygun, olgun olmakla yerine ve durumuna bağlı olanın) beraber yücelip uçmaya başlıyor adeta.

İbrahim’in kuşlarına bak, paramparça oldukları halde her birinin parçası canlanıp uçup kendi başına gitmiş.

“A parça, ne kanadın var, ne başın;
Nasıl da uçuyorsun” dedim de “Dostluk yeliyle (Rüzgârıyla) açılıp saçılıyorum da ondan” dedi.

Artık şehirde zurna sesinden başka bir feryat duymazsın, hiçbir evde, çenkten başka bir ağlayış işitemezsin.

Tambur (Vurmalı çalgı), yaşayış dediğin bizim yaşayışımız diye gönülden nağmeler koparmış;
Can arısı, şu baldan mimarlık öğrenmiş.

Bugün vergisi denizler gibi bol, sonsuz, o yüce, o kerem sahibi sâki, ululuğu, cebbarlığı bırakmış, kullarla kaynaşıp uzlaşmış.

Kaza ve kaderin fitne kulağına her an bir düzenbazlık üfürür ya, bugün bu gussadan (Kederden, tasadan, kaygıdan) kurtulduk Tanrım.

Can okuyucusu, okuyor da Meryem oğlu gibi üfürüyor, sakimiz de Tanrı aslanı gibi tekrar-tekrar saldırıyor, şarap sunuyor, kerrarlıkta (Döne-döne dövüşmekte) bulunuyor.

İki üç put kırarsa (Toplumun icat ettiği değerlerden vazgeçerse) karşılığında yüzlerce put yonup yapar (Kendi değerlerini oluşturur);
İki üç testi kırarsa ne çıkar, balçık yoğurup testi yapış sanatı azalmadı ya onun.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
İbrahim’in kuşları:
İbrahim peygamber Tanrı’ya:
Yarabbi, ölüyü nasıl diriltirsin” diye sormuş.
Tanrı da:
İnanmıyor musun?” diye sormuş.

İbrahim:
İnanıyorum amma inancım daha da kuvvetlensin” demiş.
Tanrı:
Dört kuş al, kes, parçala, parçaları birbirine karıştır, sonra karışımdan birer avuç al, gördüğün her dağın tepesine ayrı-ayrı koy, yerine gel, sonra kuşları çağır” buyurmuş.

İbrahim, Tanrının dediğini yapmış, her karışımdan cüzüler (Parçalar) koşup gelerek her cüzü kendine ait cüz’e birleşmiş dört tam kuş canlanıp uçmuşlar.
(Kur’an Bakara suresi 260)
Neler öğrendik:
1.    Tanrı’nın yaratılış sanatının büyüklüğü ve güzelliği karşısında insanın gerçeği görme ve hakikatini tanıma, istediği gibi kullanmak, burada yer almak istediğini öğrendik.
2.    Arzusuna kavuşmak isteyenlerin buna ulaşmak için yalnız yol almasıyla ulaşamayacağını, yolda gitmek için doğru yol göstereni tanıması ve kılavuzluğuyla gitmesi gerektiğini öğrendik.
3.    Parlaklık ve güzelliğin çekici olduğunu, olanağı olanın bunlara ulaşmak için yöneldiğini öğrendik.
4.    Kişilerin durumu ve konumu ne kadar bağlayıcı olsa bile gökyüzünün yüceliği ve güzelliği tüm insanları kendine doğru çektiğini ve kuvvetli çekimi olduğunu öğrendik.
5.    Günlük yaşam içinde olanların makamsız yaşayış içinde ömürlerini tamamladıklarını öğrendik.
6.    Aşıklık yolunda olanların makamlarla yolculuk ederek yaşamlarına devam ettiklerini öğrendik.
7.    Kaza ve kaderi bilmeyenlerin üzüntü ve sıkıntı içinde yaşadıklarını öğrendik.
8.    Kaza ve kaderin Allah hükmüyle olduğunu bilenlerin başına gelenleri saygıyla karşılayıp kabul ettiklerini ve rahat bir yaşam sürdüklerini öğrendik.
                                    *                 
İşte böyle yaren,
Allah’tan ve dostlarından başka bir şeye sevgiyle bağlanıp kendisine put edinenlere Allah’ın her ne varsa kırıp döktüğünü, bunu bilenin, farkında olanın, anlayıp hoşça kabul edip rıza gösterenin güzelliklere, yüceliklere ulaştıklarını öğrendik, anladık. 
Duyuş, düşünüş, görüş, değerler yeryüzüne aitse daima karışıklık, kargaşa, bilinmezlik, hileler, aldatmacalar, tuzaklarla, kandırmacalar la dolu olduğundan anlaşılması bilinmesi güç kafa karışıklığına sebep olacağını öğrendik.
Topraktan kendini kurtarıp gökyüzünden gelen çağrılara uyan kişinin kurtuluşa, saflığa, berraklığa kavuşacağını öğrendik, anladık.
                                 *                                          

RAVLİ

Popüler Yayınlar