1920- Gökyüzünden gönüller alıcı sorularla bir
kokudur (Güzelliğin, yüceliğin çekiciliği ve
oluşturduğu merak) geldi;
Her
gönlü yorgun (Kişileri ve olayları anlayamayan,
kavramayan), her gönlü kırık avı (Doğru kişiyi
ve sözü bulamayan) beden (Vücut)
tuzağından kurtarıyor.
Her
kuş, yüzlerce kanada kavuşuyor, Ülker yıldızına (Boğa takımyıldızları
içinde bulunun parlak yedi yıldız ve etrafındaki gaz katmanı ile güzel görünüm
veren yıldız kümesi, yedi kız kardeş, Süreyya, Pervin de denir) doğru
uçtukça uçuyor.
Her
dağ (Geniş ve hâkimliğe sahip olan), her ağırlık
(Sorumluluk duyan), o oturamaklığıyla (Yerinde sağlam duranın), o ağırlığıyla (Davranışları uygun, olgun olmakla yerine ve durumuna bağlı
olanın) beraber yücelip uçmaya başlıyor adeta.
İbrahim’in
kuşlarına bak, paramparça oldukları halde her birinin parçası canlanıp uçup
kendi başına gitmiş.
“A
parça, ne kanadın var, ne başın;
Nasıl
da uçuyorsun” dedim de “Dostluk yeliyle (Rüzgârıyla) açılıp saçılıyorum da ondan” dedi.
Artık
şehirde zurna sesinden başka bir feryat duymazsın, hiçbir evde, çenkten başka
bir ağlayış işitemezsin.
Tambur
(Vurmalı çalgı), yaşayış dediğin bizim
yaşayışımız diye gönülden nağmeler koparmış;
Can
arısı, şu baldan mimarlık öğrenmiş.
Bugün
vergisi denizler gibi bol, sonsuz, o yüce, o kerem sahibi sâki, ululuğu,
cebbarlığı bırakmış, kullarla kaynaşıp uzlaşmış.
Kaza
ve kaderin fitne kulağına her an bir düzenbazlık üfürür ya, bugün bu gussadan (Kederden, tasadan, kaygıdan) kurtulduk Tanrım.
Can
okuyucusu, okuyor da Meryem oğlu gibi üfürüyor, sakimiz de Tanrı aslanı gibi
tekrar-tekrar saldırıyor, şarap sunuyor, kerrarlıkta (Döne-döne
dövüşmekte) bulunuyor.
İki
üç put kırarsa (Toplumun icat ettiği değerlerden
vazgeçerse) karşılığında yüzlerce put yonup yapar (Kendi değerlerini oluşturur);
İki
üç testi kırarsa ne çıkar, balçık yoğurup testi yapış sanatı azalmadı ya onun.
***
DİVAN-I
KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
İbrahim’in
kuşları:
İbrahim
peygamber Tanrı’ya:
“ Yarabbi, ölüyü nasıl diriltirsin” diye sormuş.
Tanrı
da:
“ İnanmıyor musun?” diye sormuş.
İbrahim:
“ İnanıyorum amma inancım daha da kuvvetlensin” demiş.
Tanrı:
“ Dört kuş al, kes, parçala, parçaları birbirine karıştır,
sonra karışımdan birer avuç al, gördüğün her dağın tepesine ayrı-ayrı koy,
yerine gel, sonra kuşları çağır” buyurmuş.
İbrahim,
Tanrının dediğini yapmış, her karışımdan cüzüler (Parçalar)
koşup gelerek her cüzü kendine ait cüz’e birleşmiş dört tam kuş canlanıp uçmuşlar.
(Kur’an Bakara suresi 260)
Neler
öğrendik:
1. Tanrı’nın yaratılış sanatının büyüklüğü ve güzelliği
karşısında insanın gerçeği görme ve hakikatini tanıma, istediği gibi kullanmak,
burada yer almak istediğini öğrendik.
2.
Arzusuna kavuşmak
isteyenlerin buna ulaşmak için yalnız yol almasıyla ulaşamayacağını, yolda
gitmek için doğru yol göstereni tanıması ve kılavuzluğuyla gitmesi gerektiğini
öğrendik.
3.
Parlaklık ve
güzelliğin çekici olduğunu, olanağı olanın bunlara ulaşmak için yöneldiğini
öğrendik.
4.
Kişilerin durumu
ve konumu ne kadar bağlayıcı olsa bile gökyüzünün yüceliği ve güzelliği tüm
insanları kendine doğru çektiğini ve kuvvetli çekimi olduğunu öğrendik.
5.
Günlük yaşam
içinde olanların makamsız yaşayış içinde ömürlerini tamamladıklarını öğrendik.
6.
Aşıklık yolunda
olanların makamlarla yolculuk ederek yaşamlarına devam ettiklerini öğrendik.
7.
Kaza ve kaderi
bilmeyenlerin üzüntü ve sıkıntı içinde yaşadıklarını öğrendik.
8.
Kaza ve kaderin
Allah hükmüyle olduğunu bilenlerin başına gelenleri saygıyla karşılayıp kabul ettiklerini
ve rahat bir yaşam sürdüklerini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Allah’tan ve dostlarından başka bir şeye
sevgiyle bağlanıp kendisine put edinenlere Allah’ın her ne varsa kırıp
döktüğünü, bunu bilenin, farkında olanın, anlayıp hoşça kabul edip rıza
gösterenin güzelliklere, yüceliklere ulaştıklarını öğrendik, anladık.
Duyuş, düşünüş, görüş, değerler
yeryüzüne aitse daima karışıklık, kargaşa, bilinmezlik, hileler, aldatmacalar, tuzaklarla,
kandırmacalar la dolu olduğundan anlaşılması bilinmesi güç kafa karışıklığına
sebep olacağını öğrendik.
Topraktan kendini kurtarıp gökyüzünden
gelen çağrılara uyan kişinin kurtuluşa, saflığa, berraklığa kavuşacağını
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ