1820- (Allah’ım)
Bugün
her susamışı havuza, dereye atıyorsun, Zün-Nun’la (Yunus
Peygamberi) suya, İbrahim’i (Peygamberi) ateşe
çekiyorsun.
Bugün
bütün halk yanmış, yakılmış, hepsi de sana göz dikmiş, herkesten önce kimi
çekeceksin, kimi bağrına basacaksın diye beklemede.
Ey
güzelliğin aslının aslı, bugün başka bir şey olmuşsun sen!
Yürekten
gönlü ne de hoş almışsın, baştan aklı fikri ne de güzel çelmedesin.
Ey
gök, bir çadırsın (Gölgeliksin, barınaksın)!
Ey
yer, güzel bir yurtsun (Kalınacak yersin)!
Ey
gün, inciler saçıyorsun (Şekli değişmeyen değerler
sunuyorsun)!
Ey
gece, amber yaratıyorsun (Güzel kokular meydana
getiriyorsun)!
Ey
seher çağı, ne de hoş ağarıyorsun (Gözükmeden aydınlık
vererek karanlıktan kurtarıyorsun)!
Ey
yel, ne de iyi hemdemsin (Sıkı-fıkı arkadaşsın,
yarensin, dostsun sevgilisin)!
Ey
güneş (Kendinde olan nur
ile aydınlatan), yıldızları öldürmedesin (Kendini
gösterince küçük aydınlık verenleri kaybediyorsun)!
Ey
Ay (Güneşten aldığı ışığı karanlıkta kalanlara
yansıtarak aydınlatan), ordu çekmedesin sen (Amaç
ve nitelikleri bir olanları kendinde toplamadasın)!
Ey
gül (Zamanı gelince güzelliğini sergileyen güzel),
gül bahçesine (Bülbül ile buluşmaya) gidiyorsun!
Ey
gonca (Uygunluktan olgunluğa giden yolda) gizlice
yol almadasın!
Ey
selvi (Düzgün ve büyük kişi), yerin dibinden ne
de hoş Kevser (Cennete ait ) suyu emmedesin!
Ey
ruh (Tanrı’dan gelen anlayış), bedenin huzuru
seninle, tene şarapsın sen!
Ey
şeriat (Aşk yolunu açan), anahtarımsın (Kapalı kapıları açanımsın) benim!
Ey
aşk (Aşırı sevgi ve bağlılık), şuhsun (Özgür ve neşelisin), yol kesmedesin (Engellerle dolusun)!
Ey
akıl (Düşünme, anlama ve kavrama gücü), defter
dürmedesin (Aşk yoluna düşmeyenleri öldürmedesin)
sen!
Ey
şarap (Tanrı sözleri), gamı defeden sensin,
yaramıza mehlem (İlaç) olan sensin!
Ey
usûl boylu saki (Asıldan, kökten sunuş yapan),
kadehle (Tanrı’dan getirdiğin sözlerle) deryaları
(Bilginleri içine çekmedesin) içip sömürmedesin!
Ey
seher yeli (Tanrı’dan
kokular getiren rüzgâr), haber çavuşusun (Hüthüt
kuşusun), her seher çağı sevgiliden haber getiriyorsun, o amberleşmiş (Güzel kokan) saçlardan ne de güzel armağanlar
alıyorsun!
Ey
yol uğrağı (Kısa bir müddet kalınan yer olan) toprak,
gönlünde binlerce gül bahçesi gizli!
Ey
başını ayak edip koşan su, koşup gidiyorsun amma denizden inciler (Şekli değişmeyen, değerini hiç kaybetmeyen mücevherleri)
almadasın!
***
DİVAN-I
KEBİR1
MEVLÂNÂ
CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Allah’ı görme özleyişi susamışlık derecesine ulaşana bütün varlıkların hizmet
ederek yardımcı olduğunu öğrendik,
*
İşte
böyle yaren,
Hikaye:
Bir
derviş şeyhine Hazreti peygamberi rüyasında görmek isteğini bildirir ve ne
yapması gerektiğini sorar.
Şeyhi
de ona uyumadan önce …. Dualarını oku öyle uyu der.
Ertesi
günü derviş göremediğini söyleyerek başka neler yapmasını sorar.
Şeyhi
de ona başka ….dualarını oku da öyle uyu diye tavsiyede bulunur.
Sabah
olunca derviş yine bir şey göremedim, ne yapayım der.
Şeyhi
de ona tuzlu et, ile turşu yiyerek uyu der.
Sabah
olunca derviş Hazreti Peygamberi göremedim ama pınarlar, akan dereler, tatlı su
dolu göller gördüm der.
Şeyhi
de ona Hazreti Peygamberi görmek için susamışlık gibi çok istemek ve özlemek
hararetinde olmak gerektiğini söylemiş.
*
RAVLİ