14 Şubat 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1940 İNCİ BEYİT

1940- (Âşık olursan) Her eve pencere (Aydınlık, temiz hava veren) olursun sen, her bağa gül bahçesi (Güzellik katan) kesilirsin sen;
Senlikten (Ben-sen karşılaştırması yapmaktan) geçtin mi, varlığını (Maddeye olan sevgini) bıraktın mı benimle olmadan ben olursun (Hazreti Mevlana ile ruhsal bütünlük, birliktelik içinde olursun) sen.

Yeryüzünde bu kadar da baş çekip (Liderlik hevesine kapılarak) ululanma (Büyüklenme)!
 Neşeli, güzel bir halde baş indir de (Gönül alçaklığıyla davran da) şeftali dalı gibi ter ü taze (Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan bozulmamış, yıpranmamış) olasın!
 Gülesin (Mutlu, sevinçli, hoşça zaman geçiren olasın), güzelleşesin (Soyluluk ve ahlaki üstünlük gösteren olasın).

Artık aydınlık istemezsin, kendinden müstağni (Elinde olanla yetinen, doygun) kalırsın;
Padişah gibi yoksulları ( İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan yetersizleri),  besleyip yetiştirme kaydına düşersin, ay gibi karanlıkları (Aydınlatmak için kişi ve yer) ararsın.

Can istemezsin, can bağışlarsın (İsteyici değil bağışlayan olursun), her derde derman bulursun, deva (Çare, ilaç) verirsin;
Yarana mehlem (Yarayı iyileştirmek, ağrıdan kurtulmak için sıvı kıvamlı ilaç) aramazsın, yaralara merhem olursun.

Barış istiyorum senden, uzlaşma (Çıkar ve düşünce ayrılığını ortadan kaldırarak anlaşmak) kaynaşma (Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek) istiyorum;
Dün, barışa dair bir işarette bulunmuştun, bir söz söylemiştin cana.

Can öylesine sevindi, öylesine neşelendi, öylesine çalıp çağırmaya başladı ki…
Bütün önemli işi bundan ibaret zaten;
Barış nağmesini söyleyip çağırmaktan başka bir iş, güç var mı, göremiyorum bundan başka bir iş.

Can, birisine kızdı mı cihan hapishane kesilir ona (İçene dönerek bunalıma girer);
Cana, bedenle barışma, kaynaşma (Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek) fikri gelir mi acaba Yarabbi?

Birine kızarsan başını alıp gidersin (Kaçış);
Fakat baş, sana kızarsa (Beraber yaşama zorunluluğu olursa) eyvahlar olsun barışın başına gelenlere.

Gönlüm, araştırıp dururken, seninle buluşmanın (Hazreti Mevlana’nın) bir elini öpse, yok mu?
İşte o zaman şu gönül, barışın, uzlaşmanın ayaklarının tozunu defalarca öper, öptükçe öpesi gelir.

Bedenin işlediği iyilik, canın lütfuyladır  (Canın iyilik yapması iledir), canın ihsanıyladır (Bağışladıkları iledir).
Ne vakit cömert davrandıysam, ne zaman cömertlikte bulunduysam bu cömertlik, barışın cömertliğiydi.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Aklımızın, düşüncemizin, vücudumuzun, gönlümüzün, canımızın, kalbimizin, isteklerimizin ayrılık oluşturmayacak bir barış içinde olması gerektiğini öğrendik.
2.    Kendi kendimizle barışık olmazsak hiçbir kimseyle barış kuramayacağımızı öğrendik.
3.    Kendi kendimizle barışık olmak için sevmeyi, âşık olmayı, hiç ayrılmayacak biçimde beraber olma isteğinde ve amacında olmamız gerektiğini öğrendik.
                                    *                  
İşte böyle yaren,
Mevlana hazretlerine saygı duyanların, severek bağlananların aşkı ve aşkın yolunu öğreneceklerini, iç barışı sağlayacaklarını, kendilerini güçlendireceklerini öğrendik, anladık.
                                 *                                           

RAVLİ

Popüler Yayınlar