Bir gün Sahib Fahreddin hazretleri, Sultan Veled Hazretlerine
yalvararak Mevlana Hazretlerinin kendisine yalvararak nasihatte bulunmasını
istedi.
Hâlbuki Mevlana şafaktan kuşluk vaktine
kadar murakabe (İç âlemine
dalıp kendinden geçme)
halinde idi, hiçbir şey söylemiyor ve sık-sık Allahu Ekber (Tanrı uludur) diyordu.
Sahib Fahreddin dışarı çıkınca Veled
Hazretleri, baş koyup durumu sordu.
Mevlana “ Fahreddin, çok dertsiz ve gafil
(dikkatsiz) bir adamdır.
Uyanık ruhlu değildir.
Mana âleminden de habersizdir.
İdrak (Akıl erdirip olgunlaşma) etmek zevki yoktur.
Kime söyleyeyim, ne diyeyim?” dedi.
ŞİİR:
“ Can kulağı olmayınca kime söyleyeyim.
Ey oğul, insanın kalbinde söz, kulak için
kaynar”
Sizin zamirleriniz, sık-sık bana
saplanıyor ve hakikatler hareminden daha da içeri kaçıyorlar.
(Gönlünüzdeki sırlar sıkça bana geliyor fakat yüzleşmeye hazır
olmadığınız için hakikatleri anlatmadan daha içeri kaçıyorlar.)
Buyurdu ki “ Bir şair vardı.
Bir gün bir şiir yazmakla meşguldü.
Birdenbire kapısını taşla vurdular.
Acele ile dışarı koştu, kimseyi görmedi.
Onu bu şekilde üç defa rahatsız ettiler.
Bunun üzerine şair “ Kimseyi bulamıyorum ki bir söz söyleyeyim.
Kime söyleyeyim?
İşlerimden de kalıyorum” dedi.
Fakat Fahreddin’in sonu hamd etmeye layık
olacak.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam
Klasikleri 29
Ahmet Eflaki M.E. B. yay. 489
***
Neler öğrendik:
1. Söz dinleyene, anlayana, değerini
bilene söyleneceğini öğrendik.
2. Nasihatin; olgunlaşma derdinde olup dikkatli
kelimeleri dinleyene tesir ettiğini, sözün değerini bilen olması gerektiğini,
uyanık ruhlu olması gerektiğini, mana âleminden haberi olması gerektiğini,
öğrendiklerini anladıkça zevk alan olması gerektiğini öğrendik.
3. Can kulağını aktif hale getirmeyenin
manalardan zevk alamayacağı için bunlara söylenmediğini öğrendik.
4. Dinleyici hazır hale kendisini
getirmişse sözün coşup kaynayarak o kulağa gitmek için çırpındığını öğrendik.
5. Dinleyici bulunmazsa söz içeri kaçar.
*
İşte böyle yaren,
Söz güvercinini sana hediye ettikleri
zaman onu kalbinde yuva yapar, besler, bakar, eş bulur üretirsen senin de
başkasına hediye edeceğin söz kuşun olur.
Eğer söze kalbinde yuva yapmazsan,
besleyip büyütüp eşleştirmezsen o söz kuşu sende yuvalanmaz, üreyip çoğalmaz.
Misafir gibi bir müddet söz kuşu sende
kalır, sende yer edinemediği için “her şey aslına döner” hükmünce sessizce terk
eder asıl vatanına gider.
*
RAVLİ