(Mevlâna hazretleri canı anlatıyor)
4050. Şu bir, iki değildir ki ondan kurtulasın...
Can, selamla, teşehhütle (Ettehiyyatü okumakla) görüşten kurtulamaz ki.
Ne ilk tekbirle gelir o;
Ne son selamla gider...
Ne tekbirle bağlanır ne selamla açılır.
Can sineği, sonadek şu ayranın içine düşmüştür bir kere...
Müslüman olsun, Hristiyan olsun;
Ateşe tapsın, cıfıt (Hileci, düzenci) kesilsin;
Herkes aynı burda.
Hele söyleyedur;
Bu sineğin kanat çırpmasıdır söz...
Fakat ayranın dibine doğru gitti mi, kanat çırpmak da kalmaz artık.
Kanat çırpmak olsa bile bir başka ceşit olur gökkubbenln üstünde bir başka, bir görülmemiş oyun oynama vardır sana.
Şu güvercin yavrusu, gizillik aleminden bir ıslık duydu, bir ses işitti de havalandı uçtu-gitti.
Bütün alemin dileği-isteği, yanımıza gel diye elçi gönderirse nasıl uçmaz müridin (Öğrencinin) canı.
Öylesine bir kanat buldu mu, yücelere uçar...
Öylesine bir mektup geldi mi, beden elbisesini yırtar.
Ne kementtir ki şu canlan çeker-durur...
Ne yoldur bu gizli yol ki o yoldan çeker canları.
Acıyışı, o daracak kafeste (Vücutta) canın çok çırpındı, dön, buraya gel diye mektup gönderdi.
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİNHAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
Canımızın aşktan namaz içindeki okumalarla değişmeyeceğini, aşka düşen kişinin canının ayran kabına düşmüş sinek gibi çırpınmasıyla kurtulamayacağını, sözlerin vızıltı mesafesinde olduğunu öğrendik.
Aşk ve canın ilişkisinin din ve inanışlara göre değişmeyeceğin, aynı olacağını öğrendik.
Aşk dünyasından çağrı gelince kuşun bile o tarafa, yücelere uçtuğunu, davet alanın canın yerinde duramayacağını, davete uçarcasına gideceğini öğrendik.
Aşkın canı gizli bir kementle yakalanmış gibi çektiğini öğrendik
*
İşte böyle yaren;
Canımızın vücudumuza konduğunu buradan yücelere gitmesine davet gelince vücudun engelleyemeyeceğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ
