(Mevlana
Hazretleri aşkı anlatıyor)
5280.
Bülbül, sırlarımı (Aklın erişemediği, açıklanamayan
veya çözülemeyeni) işit dedi;
Ten
aklı başında bir sarhoşum;
Gönlümün
rahatı-huzuru olan o sevgilide yok olmuş-gitmişim;
Şu
gönlümdeki rahatı-huzuru, bundan anla.
Ne
bu sarhoşluk, şu sarhoşluklara benziyor;
Ne
bu akıl, şu akıllara (Benziyor);
Bunlar
gölge, oysa güneş;
Bunlar
aşağılık, oysa (O ise) dam (Yapıyı dış etkenlerden korumak amacıyla yapılan örtü).
Dünyadakilerin
akıllarına, bu sarhoşluktan (Tanrı şarabından)
bir yudumcuk dökülse ne âlem (Ortam, çevre)
kalır, ne âdem (İnsan) kalır;
Ne
zora katlanış (Sıkıntı, güçlük, baskı) kalır, ne
bencilik (Yalnız kendini düşünmek, kendi çıkarını
herkesinkinden üstün tutmak) kalır.
Gâh
(Bazen) onun gözüyle sarhoşum, gâh (Bazen) şekerlerine gark (Tatlılıklarına
batan) olur-giderim;
A
gönül, sonucu kendine gel;
Zaten
şekerle badem içindesin sen.
Fakat
- terci'in beşinci bendine, Tebrizli Şemseddin, hadi söyle deyip izin
vermedikçe giremeyeceğim.
Bana,
hadi, söyle;
Ben
gamlıyım (Üzüntülüyüm), sense bal arısısın (Çiçeklerden bal özü toplayansın) ;
Söyle
de kanın bal (Tatlı besleyici) olsun, mumun nur (Bal mumun kuvvetli ışık veren) kesilsin der.
Can
bahçesinin arıları yüzünden dünya, balla, mumla doldu;
Şu düğünün ehliysen baldan, mumdan kaçmazsın elbet.
Şu düğünün ehliysen baldan, mumdan kaçmazsın elbet.
Yabancının
(Aynı türden, aynı çeşitten olmayanların) bağından
bal toplama;
Balın
bozulur;
Yabancı
arılara bakma;
O,
düşmandır, sense çır-çıplaksın.
Şu
çirkin, öylesine güzellikten ne de güzel bir hâle gelmiş;
O
kadar uzak olduğu halde şu gözde, o güneşten nasıl da bir ışık var.
A
gönül, dikeniyle bağdaşmaya (Bizi yetiştirenin batıcı
sözlerine uymaya, uyuşmaya) bak;
Çünkü
onun gül bahçesi, miskin amma (Çok uyuşuk olana)
zahmetsiz buluşmaya imkân yok deyip duruyor.
***
DİVAN-I
KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Aşkın
konuşma dili olan kuşdili, sırlarla dolu olarak
ve sarhoşluk perdesiyle kendilerini gizleyerek sevgilide yok olup giderek
rahatı ve huzuru bulduğunu, yabancı olanlardan, kıskançlardan bu şekilde
kendilerini korunduğunu öğrendik.
2.
Aşkın
sıradan insanların aklından ayrı akıl olduğunu, sarhoş söz ve davranışların
üzüm suyundan yapılan şarap içmeleriyle olmadığını, yabancı olanların sırlarını
anlamamaları için kendilerini böyle bir koruma altına aldıklarını öğrendik.
3.
Tanrı
şarabından ağzına bir damla damlayanın zorluklardan ve bencilliklerden kendini
kurtarıp, dünyanın ve insanların verdiği sıkıntıdan kurtaracağını öğrendik.
4.
Mevlana
Hazretlerine Şems Hazretlerinin söyle demesiyle
bize kuvvet veren, hastalıklarımızı iyileştiren, ağzımızı tatlandıran,
sanılardan kurtaran, yaşamımızı aydınlatan nurlu sözler söylemeye başladığını
öğrendik.
5.
Mevlana
Hazretlerinin yabancıların değil dostlar bahçesindeki çiçeklerin özlerini bir
araya getirerek bal yaptığını, kovanı balla doldurduğunu öğrendik.
6.
Mevlana
Hazretlerine sevgiyle bağlanmış, aşkı öğrenen kişinin vücudu çirkin bile olsa
güzel bir hale geleceğini, gözünün Şems Hazretlerinden aldığı ışıkla gören
olacağını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Yetiştiren kişi yetiştirdiğinin bile farkında
olmadığı acı veren yanlışları ve hataları ortaya çıkarmasıyla ve yok etmek için
müdahale ederek yok etmesinin başka bir acı vereceğinden yetiştiren ile anlaşmaya,
uzlaşmaya çalışmak gerektiğini, çünkü yetiştiren kişinin gül bahçesi zahmetsiz
bir araya gelinmeyeceğini bilmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ