(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)
5190.
Gönlüm, kendine geldi;
Şikâyeti
(Hoşnutsuzluğu) bıraktım;
Bir
canın düşmanıysa ne çıkar?
Binlerce
can bağışlar gönül, ona.
Kızgın
bir kadıyım (Yargıcım) ben;
Sevgili,
can istiyor, can da sevgiliyi aramakta;
İki
düşman da hoşnut.
Can bir zerredir (Küçük bir parça), oysa Zühal (Satürn)
yıldızı (Otorite, disiplin, zorluk, soğukluk,
sorumluluk, sabır ve sebat);
Can
meyvedir, oysa bağ-bostan (Meyve bahçesi);
Can
katredir (Damla), oysa umman (Okyanus);
Can
habbedir (Tahıl tanesi), oysa maden.
Sözü,
kabuk içinde, gizli-kapalı söylüyorum;
Bu
sözün canı aşk;
Ne
düşünceye sığar, ne söylemeye imkân var.
Sus,
dünyaya benze (Ortak nitelikler oluştur), onun
gibi sus, sarhoş ol, başın dönsün;
Dünya,
kör-kütük sarhoş değilse ne diye düşüp kalkmada?
A
gönül, senin can perdenin ardında bir bölük halk gizlidir ki onların hepsi de
teklik kılıcının (Tevhit) yarasıyla hem can
kesilmiştir, hem de cansızdır.
Sen
eksikten, artıktan bahsetmiyorsun;
Niceye
bir düşünüp duracaksın?
Gel
de kendinden (Benlikten) geçiş dinine (İnanılıp, bağlanılan düşünceye) gir;
Onlar
da kendilerinden geçmişlerdir de birbirlerine akraba olmuşlardır.
Ne
denizler içerler-sömürürler de denizler gibi coşarlar-köpürürler; Susarlar amma
bilgi sahibidir onlar, bilirler.
O
mercanlarla dolu denizde can gibi bir topluluk var;
Boyuna
dönen gök kubbenin ardında can Burâk’ını (Yücelere
götüren biniti) sürüp dururlar.
A
oturamaklı (Hareketsizleşmiş) derviş, kendine
gel, tez canlı ol, ona uy da daha çabuk davran;
Erlerin
meclisine geç-otur;
Onların
hepsi de rint (Gönül eri) canlardır (Mevlevilerdir).
***
DİVAN-I
KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Mevlana
Hazretleri gönlünün çok istekleri olduğunu,
istediklerini elde edememekten dolayı şikâyetçi olduğunu, fakat şikâyetten
de şikâyetçi olarak vazgeçtiğini, binlerce can bağışlayan gönüle sahip Şems
Hazretlerine sevgiyle gönlünü bağışlayarak çok istekten kurtulduğunu öğrendik.
2.
Şems
Hazretlerinin kendisine can verecek olanı aradığını, Mevlana Hazretlerinin de
can vereceği kişiyi aradığını öğrendik.
3.
Aşka
karşı canın küçük olduğunu öğrendik.
4.
Dünya
gibi hem güneşin hem de kendi etrafımızda dönmemiz (Sema), bu dönüşten sarhoş olmamız gerektiğini
öğrendik.
5.
Allah’ın birliğine inanmış, bir araya gelmiş,
gizlenmiş çok etken kulların olduğunu öğrendik.
6.
Benlikten
kendini kurtarıp aşk öğretisine girenlerin gerçek birbirine akraba olanları
bulacaklarını öğrendik.
7.
Aşk
öğreten ile Allah aşkına bağlanan kişilerin suskun olduklarını, doğru bilgi
sahibi olarak bilgin kişiler olduklarını öğrendik.
8.
Bunca
kalabalık içinde çok özel bir topluluğun olduğunu, bunların yücelere gidip
geldiklerini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Din, iman, ahlak yolunda ilerlemek isteyen
kişinin karşısına koca denizlerin, uçsuz bucaksız gökyüzünün kendini gösterdiğini,
bu durum karşısında ne yapacağını şaşırıp oturup kalmamasını, Mevlevi
topluluğunun içine korkmadan girmesi, onlardan birisi olmak için çalışması
gerektiğini öğrendik, anladık.
*
(Yaren,
İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, değerli ile değersizin, faydalı
ile zararlının birbirine karıştığı, çocuğuna bile tesir edemediğin bir zamandan
rüzgâr hızıyla geçiyoruz.
Kişi sözle söyleneni, gözle gördüğünü ayırt etse bile bunun ne
manaya geldiğini anlamamakta, kendisine ve ait olduğu topluma ne kadar zarar
vereceğini umursamaz duruma geldiğini görmekteyiz.
Ayırt etme ve doğruyu seçip yüceltme özelliğimiz elimizden alınmak
için savaş verildiğini görmekteyiz.
Allah daha da yardımcımız olur da toplumumuz bu hastalıktan kurtulur
inşallah.
Allah yardım etmeseydi bu saldırılardan ayakta durmamız imkânsızdı
zaten.)
*
RAVLİ