Terk-i şehvet ha vu
lezzet ha sehâst
Herki der şehvet
furuşut ber nehâst
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 2.inci cilt 1072 inci beyit açıklaması)
“Şehvetleri (Aşırı istekleri), lezzetleri (Herhangi
bir şeyle karşılaşınca alınan zevk ve hoşlanma) terk etmek cömertliktir.
Şehvet çukuruna batan yukarı çıkamaz.”
Aşağılık dünyanın lezzetinde
kalmışsın.
Yaratmakta sanat ve kudrette,
güzellikte tek olan Tanrı’nın visalinden (Bir arada
olabilme imkânından) gafilsin (Habersiz, uykuda,
dikkatsiz,).
Birkaç günün lezzeti cana can
katan Allah’ın cemaline (Yüzüne, hakikatine) bakmaya
mani oluyor.
Eğer adamsan hayvani hazları
bırak, kendine gel de gözünü aç.
Fani dünyanın lezzetleri
mademki fanidir, nakd (Peşin verilmiş) olan ömrü
ona sarf etmek ziyandır.
Bu cihan mülkü fani bir
karanlıktır.
Lâmekândan (Adresi belli olmayan yer) başka bakiy (Ebedi) olan bir aydınlık yoktur.
***
Gülşen-i tevhid İbrahim
Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.
***
Neler öğrendik:
1. Gördüğümüz, bildiğimiz, yararlandığımız dünyadan başka
dünyaların olduğunun bilerek bu dünyaları bulmaya çalışmamız gerektiğini
öğrendik.
2. Baş gözüyle görmediğimiz halde varlığını her an
sonuçlarından anladığımız sayısız kuvvet ve oluşumun nerede, nasıl, ne kuvvette
olduğunu anlamak için araştırma ruhuyla çalışmamız gerektiğini öğrendik.
3. Başka âlemleri tanımak, anlamak, yararlanmak için
dünyaya ait lezzetlerden uzak durmamız gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Dünya lezzetleri aldatıcı
ve oyalayıcı olduğundan esas ve ebedi lezzetlerden mahrum kalmamıza sebep olur.
Sıradan insan görüneni çok
çabuk ve kolay kabul ettiğinden dolayı aklını fazla zorlamayız.
Görünmeyen ama var olan ruh,
can, gönül, kalp gibi değerlerin anlaşılması, kabul edilmesi ve yararlanılması
için uğraşı ve emek gerektirdiğinden sıradan insanlar bu çabadan kaçarlar.
Bilerek yaşamaktan çekinenler
karanlığa kendini mahkûm ederler.
Öz eleştiri yapmayanlar
doğruyu bulamazlar ve kendi sanılarıyla yaşarlar.
Değerli olan saklanır,
korunur ve herkesin kolayca ele getirebileceği yerde bulundurulmaz.
Değerini bilene, doğru
kullanacağından emin olana bilgi de verilir, sır da verilir, olanak da
sağlanır.
Uygun olmayana hiçbir şey
emanet edilmez.
Olgunlar uygun olan ile
uğraşırlar.
Bu bakımdan kendimizi uygun
hale getirmek için uğraşmamız, çalışmamız gerekir.
*
RAVLİ