28 Ekim 2013 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 150

Terk-i şehvet ha vu lezzet ha sehâst
Herki der şehvet furuşut ber nehâst
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 2.inci cilt 1072 inci beyit açıklaması)

“Şehvetleri (Aşırı istekleri), lezzetleri (Herhangi bir şeyle karşılaşınca alınan zevk ve hoşlanma) terk etmek cömertliktir.
Şehvet çukuruna batan yukarı çıkamaz.”

Aşağılık dünyanın lezzetinde kalmışsın.
Yaratmakta sanat ve kudrette, güzellikte tek olan Tanrı’nın visalinden (Bir arada olabilme imkânından) gafilsin (Habersiz, uykuda, dikkatsiz,).

Birkaç günün lezzeti cana can katan Allah’ın cemaline (Yüzüne, hakikatine) bakmaya mani oluyor.

Eğer adamsan hayvani hazları bırak, kendine gel de gözünü aç.
Fani dünyanın lezzetleri mademki fanidir, nakd (Peşin verilmiş) olan ömrü ona sarf etmek ziyandır.

Bu cihan mülkü fani bir karanlıktır.
Lâmekândan (Adresi belli olmayan yer) başka bakiy (Ebedi) olan bir aydınlık yoktur.

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.
                                 ***
Neler öğrendik:
1.    Gördüğümüz, bildiğimiz, yararlandığımız dünyadan başka dünyaların olduğunun bilerek bu dünyaları bulmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Baş gözüyle görmediğimiz halde varlığını her an sonuçlarından anladığımız sayısız kuvvet ve oluşumun nerede, nasıl, ne kuvvette olduğunu anlamak için araştırma ruhuyla çalışmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Başka âlemleri tanımak, anlamak, yararlanmak için dünyaya ait lezzetlerden uzak durmamız gerektiğini öğrendik.
                                            *
İşte böyle yaren,
Dünya lezzetleri aldatıcı ve oyalayıcı olduğundan esas ve ebedi lezzetlerden mahrum kalmamıza sebep olur.

Sıradan insan görüneni çok çabuk ve kolay kabul ettiğinden dolayı aklını fazla zorlamayız.

Görünmeyen ama var olan ruh, can, gönül, kalp gibi değerlerin anlaşılması, kabul edilmesi ve yararlanılması için uğraşı ve emek gerektirdiğinden sıradan insanlar bu çabadan kaçarlar.

Bilerek yaşamaktan çekinenler karanlığa kendini mahkûm ederler.
Öz eleştiri yapmayanlar doğruyu bulamazlar ve kendi sanılarıyla yaşarlar.

Değerli olan saklanır, korunur ve herkesin kolayca ele getirebileceği yerde bulundurulmaz.

Değerini bilene, doğru kullanacağından emin olana bilgi de verilir, sır da verilir, olanak da sağlanır.

Uygun olmayana hiçbir şey emanet edilmez.
Olgunlar uygun olan ile uğraşırlar.

Bu bakımdan kendimizi uygun hale getirmek için uğraşmamız, çalışmamız gerekir.

                                       *

RAVLİ                      

Popüler Yayınlar