Cevher i horda ne bini firbehi
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 2.inci cilt 265 inci beyit açıklaması)
“ Sen, tenine yağlı ve tatlı
gıdalar verdikçe kendi cevherini (Allah’ın nefes
üflemesinden meydana gelmiş içimizdeki yaratıcı nur) semiz (İyi beslenmiş) göremezsin.”
Senin bu tenin akıbet bir
avuç toprak olacaktır.
Bakiy (Kalıcı) değildir, yok
olacaktır.
Asıl kendi cevherini besle
ki, o devamlıdır, bakiydir.
İyi bil ki senin asıl
varlığın o cevherdir.
Sen ten değilsin, nasıl
oluyor da tenperver (Rahatına düşkün. Tembel. Vücudunu
beslemek telâşesinde olan) oluyorsun.
Sen, içinde gizli olan
gönülsün.
Yoksa dışını kaplayan deri ve
kemik değilsin
***
Gülşen-i tevhid İbrahim
ŞahidiÇeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.
***
Neler öğrendik:
1.
Tenimize yani
vücudumuza önem verdikçe içimizdeki Allah’ın bize verdiği yaratıcı güç olan
cevheri kullanamayacağımızı öğrendik.
2.
Allah’ın
üfleyerek bize verdiği nefesin oluşturduğu cevheri (Nuru)
iş yapan duruma getirmemiz gerektiğini öğrendik.
3.
Baş gözüyle
gördüğümüze takılıp kalmamamız, içimizdeki iş yapacak değerli enerjiyi
kullanabilir duruma getirmemiz gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Arif olan bir kul Allah’ın
bize kendi özelliğinden verdiği iş yapan nur olan gücü bilir, tanır, hakikatini
anlar ve bu kuvveti doğru işlerde kullanır.
Sıradan bir kişi sadece baş
gözüyle gördüklerini bilir, ister, bunları taklit ederek ve süsleyerek iş
yaptım sanır.
Kendisiyle yüzleşmiş,
faydasız, kalıcı olmayan işlerden ve isteklerinden temizlenmiş kişi gönül alını
tanıyarak esas iş yapma gücü olan yerde kendine yer edinir.
Bütün din büyüklerimiz “Kendini bil, kendini tanı, farkında ol, doğru seçim yap, önce
kendi iç kuvvetlerini tanı, kalıcı işler yap” diyerek; bizi bu alanın
değerli bir yer olduğunu, içimizdeki cevheri bulmamız gerektiğini, bu yerde yer
edinip doğru ve kalıcı işler yapmamızı öğütlerler.
*
RAVLİ