5 Ekim 2013 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 114

Hemça şiri sayd-ı horda hış kun
Terk i işve i ecnebi vu hiş kun
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 2.inci cilt 261inci beyit açıklaması)

“ Kendi avını bir aslan gibi avla.
Yabancının ve hısımının işvesine (Hoşumuza giden, duymak istediğimizi söyleyen söz ve davranışlarına) aldırış etme.”

İnsanların çoğu vefasızdırlar(Sevgi ve dostlukta devamlı olmayan).
Tetik ol, her hilekâr seni aldatmasın.

Tenperver  (Rahatına düşkün. Tembel. Vücudunu beslemek telâşesin de olan) olanlardan uzaklaş.

Öyle kimseler adam değil, öküz ve eşektir.
Gıdası hikmet olan kimse ne mübarektir.

İşte öyle bir kimse ile dost ol.
O iyi bir dosttur.

Bahusus (En çok) o dost ne güzeldir ki onun gıdası, Cebrail gibi, Ulu Allah’ın nurudur.

Yağlı, tatlı yemekler aşağılık nefsin gıdasıdır.
Sabır, perhiz, kanaat canın gıdasıdır.

                                 ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Kendi gücümüze, çalışmamıza, gayretimize inanmamız ve güvenmemiz gerektiğini öğrendik.

2.   Çok yakın da olsa akrabanın vaat ettiklerini yerine getirmeyeceğini, verdikleri sözü tutmayacağını, yanlışımızı yüzümüze söylemeyeceğini, duymak istediğimizi yüzümüze söyleyerek bizim yanlış yoldan gitmemize seyirci olacaklarını öğrendik.

3.   Çok yakınımız da olsa kıskanacağından, gizli düşmanlığından bizi kötü duruma düşmemiz için uyarı yapmayacağını, yanlışlarımızı öveceğini öğrendik.

4.   Akraba hısımdan çok daha fazla aklı ve bilgisini kullanan, ölçüleri bilen ve uyan kişileri bulup dost olmamız ve bunları aramamız gerektiğini öğrendik. 

5.   Bizi yanlışa düşürecek olan aşırı beslenmeden uzak durmamız gerektiğini öğrendik.

6.   Canımızı ruhumuzu besleyen bilgi ve ahlaka yönelmemiz gerektiğini öğrendik.

                                       *
İşte böyle yaren,

Akrabalık, hısımlık kendi tercihimizle olmadığında doğal bir yakınlık ve işbirliği ortamı sağlar.

Sağlanan bu ortamda akrabalara güvene dayanan bir gelişme sağlayamazsın çünkü “ Kim bana ne yapar?” sorusunu kendine sorar beklenti içinde kendini geliştiremezsin ve en yakın kardeşinin aileden en çok ben yararlanayım diye oynadığı hile oyunlarıyla hem geri kalırsın hem de hüsrana uğrarsın.

Kendi avını kendi avlayan aslan gibi kendine “ Ben ne yapabilirim?” sorusunu sorarak bilgilenmeni artırır, yeteneklerini rahatça kullanırsın.
Yabancı olanlar ve hısımların bir kısmı dine inancını ve saygını bildiklerinden din sözcükleriyle seni etkisiz ve kendilerine muhtaç hale getirirler.

Seni hep kullanabilecek ve yönetebilecek durumda tutmaya çalışırlar.

Bir an neyin ne olduğunu anlamaya başlayınca da sayısız sebepler, benlik-senlik sözleri ortaya konur.

Sonra ne olur mu?
Seni taşıyamaz hale gelince bahaneler bularak, suçlayarak seni uzaklaştırırlar ne sözlerini ne de vaatlerini yerine getirirler. 

Bu işler böyledir.
Sorun senin sorunundur ve kendin çözmen gerekir.

Bu çağda görüyorsun ki herkes böyle davranışlardan bıktılar ve herkes birbirinden koptu.

Diyanet bu soruna cevap arıyor ama İslam’ın şartı 5 diyerek sınır koyuyor ve bu beş şartı çok önemsiyor.

İmanın ahlak ile ilişkisinden söz ediliyor ama anlatımları dinlersen şikâyet, öteleme, cezalandırma sözleriyle albenisi değersizleştiriliyor.

İman için söz söylemek yetmez.
Söz dış imanın dış kabıdır.

Gerçi İmanın içini de anlatır, yol gösterir fakat imanın kokusunu tadını tam ifade edemez.

                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar