Terk i işve i ecnebi vu hiş kun
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 2.inci cilt 261inci beyit açıklaması)
“ Kendi avını bir aslan gibi
avla.
Yabancının ve hısımının
işvesine (Hoşumuza giden, duymak istediğimizi söyleyen
söz ve davranışlarına) aldırış etme.”
İnsanların çoğu
vefasızdırlar(Sevgi ve dostlukta devamlı
olmayan).
Tetik ol, her hilekâr seni
aldatmasın.
Tenperver (Rahatına düşkün.
Tembel. Vücudunu beslemek telâşesin de olan) olanlardan uzaklaş.
Öyle kimseler adam değil,
öküz ve eşektir.
Gıdası hikmet olan kimse ne
mübarektir.
İşte öyle bir kimse ile dost
ol.
O iyi bir dosttur.
Bahusus (En çok) o dost ne güzeldir ki onun gıdası, Cebrail
gibi, Ulu Allah’ın nurudur.
Yağlı, tatlı yemekler
aşağılık nefsin gıdasıdır.
Sabır, perhiz, kanaat canın
gıdasıdır.
***
Gülşen-i tevhid İbrahim
ŞahidiÇeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.
***
Neler öğrendik:
1.
Kendi gücümüze,
çalışmamıza, gayretimize inanmamız ve güvenmemiz gerektiğini öğrendik.
2.
Çok yakın da olsa
akrabanın vaat ettiklerini yerine getirmeyeceğini, verdikleri sözü
tutmayacağını, yanlışımızı yüzümüze söylemeyeceğini, duymak istediğimizi
yüzümüze söyleyerek bizim yanlış yoldan gitmemize seyirci olacaklarını
öğrendik.
3.
Çok yakınımız da
olsa kıskanacağından, gizli düşmanlığından bizi kötü duruma düşmemiz için uyarı
yapmayacağını, yanlışlarımızı öveceğini öğrendik.
4.
Akraba hısımdan
çok daha fazla aklı ve bilgisini kullanan, ölçüleri bilen ve uyan kişileri
bulup dost olmamız ve bunları aramamız gerektiğini öğrendik.
5.
Bizi yanlışa
düşürecek olan aşırı beslenmeden uzak durmamız gerektiğini öğrendik.
6.
Canımızı ruhumuzu
besleyen bilgi ve ahlaka yönelmemiz gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Akrabalık, hısımlık kendi
tercihimizle olmadığında doğal bir yakınlık ve işbirliği ortamı sağlar.
Sağlanan bu ortamda
akrabalara güvene dayanan bir gelişme sağlayamazsın çünkü “ Kim bana ne yapar?” sorusunu kendine sorar beklenti
içinde kendini geliştiremezsin ve en yakın kardeşinin aileden en çok ben
yararlanayım diye oynadığı hile oyunlarıyla hem geri kalırsın hem de hüsrana
uğrarsın.
Kendi avını kendi avlayan aslan gibi kendine “ Ben ne yapabilirim?” sorusunu sorarak bilgilenmeni artırır, yeteneklerini rahatça kullanırsın.
Yabancı olanlar ve hısımların bir kısmı dine inancını ve saygını bildiklerinden din sözcükleriyle seni etkisiz ve kendilerine muhtaç hale getirirler.
Seni hep kullanabilecek ve
yönetebilecek durumda tutmaya çalışırlar.
Bir an neyin ne olduğunu
anlamaya başlayınca da sayısız sebepler, benlik-senlik sözleri ortaya konur.
Sonra ne olur mu?
Seni taşıyamaz hale gelince bahaneler
bularak, suçlayarak seni uzaklaştırırlar ne sözlerini ne de vaatlerini yerine getirirler.
Bu işler böyledir.
Sorun senin sorunundur ve
kendin çözmen gerekir.
Bu çağda görüyorsun ki herkes
böyle davranışlardan bıktılar ve herkes birbirinden koptu.
Diyanet bu soruna cevap
arıyor ama İslam’ın şartı 5 diyerek sınır koyuyor ve bu beş şartı çok
önemsiyor.
İmanın ahlak ile ilişkisinden
söz ediliyor ama anlatımları dinlersen şikâyet, öteleme, cezalandırma
sözleriyle albenisi değersizleştiriliyor.
İman için söz söylemek
yetmez.
Söz dış imanın dış kabıdır.
Gerçi İmanın içini de anlatır,
yol gösterir fakat imanın kokusunu tadını tam ifade edemez.
*
RAVLİ