(Mevlana Hazretleri
Şems Hazretlerini anlatıyor)
1610. Âşık, yalnız bile kalsa
yalnız değildir;
Sevgilisiyle eştir-dosttur.
Âşıkların şarabi (Tanrı şarabı), gönülden coşar;
Gizillik âleminde aşka eş-dost
olur âşık.
Aşk, yüzlerce vaadi (Söz vermesi) bile yeter bulmaz;
Zaten güllerinin hilesi de çok
olur.
Bir aşığı hasta görsen de ne gam
ona;
Güzel sevgilisi, hastanın
başucunda değil mi ki?
Aşk atına bin yolu düşünme bile;
Çünkü aşk atı, pek rahvandır (Biniciyi sarsmayan yürüyüştedir).
Bir atılışta konak yerine götürür
seni;
İsterse yol düzgün olmasın.
Aşığın canı, ot otlamayı bilmez;
Âşıkların canlan şaraba
düşkündür.
Hem sarhoş, hem de
adam-akıllı aklı başında
olan gönlü, Tebrizli Şemseddin'den bulursun sen.
Evvelsi gün, o sevgilimin yüzü,
ne de güzeldi;
Sevgilimin azarlayışı (Kötü sözler söyleyişi), nazlanışı (Kolayca gönlü olmaması, ısrar beklemesi) ne de hoştu.
O baştan geçenler, aklımda bile
değil, yalnız şunu hatırlıyorum;
Ne de hoştu (Beğendiğim, duygularımı okşayan, zevk veren duygulardı).
***
DİVAN-I KEBİR 6 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Aşığın her ne kadar yalnız gözükse de yalnız olmadığını, canı
sıkılmadığını, âşık olduğu ile en azından hayali ile beraber olduğunu öğrendik.
2.
Aşığın başucunda daima sevdiğinin olduğunu, onun
gözetiminde ve bakımında olduğunu öğrendik.
3.
Aşk yolculuğunda en uygun vasıtanın verildiğini,
sevdiğine götürüldüğünü öğrendik.
4. Âşıkların sarhoş olduklarını, aynı zamanda akıllarının başlarında
olduklarını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Sevilenin azarlamasının, naz etmesini ondan uzaklaşma
sebebi olmadığını, sevilmenin tadını çıkardığını, sevene de hoşluk verdiğini
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ