(Mevlana Hazretleri kokunun haberciliğini
anlatıyor)
540.
Lâ’l renkli (Kırmızı) kokusu muştuluk vermede (Müjde getirene hediye vermede);
Ardından
kadeh geliyor, şarap kabağı (Kabaktan yapılan kepçe
olarak kullanılan) geliyor.
Ben
Tanrıyım diyen nefsin, Mansûr (Hallaç-ı) oldu;
Tanrı
nuru, kat-kat geliyor ona.
Taşlanmaktan
denize hiçbir ziyan gelmez;
Bela
taşları, testiye geliyor fakat.
Gönlün
ötesinde abıhayat var;
Dereyi
kaz, dereye su geliyor.
Ateşli
bedene su serp;
Şu
toprakta yel (Rüzgâr), oradan esip gelmede.
Aşkla
akıl, evin içinde savaşıp durmada;
Gürültü,
her an mahalleye dek geliyor.
Âşık,
varından-yoğundan, ne verirse son-ucu hepsi de ona gelir.
Gelin
kocasından birçok şeyler alır-götürür amma kendisi de, çeyizi de sonunda
kocasına gelmez mi?
Gökten
yemek mi istedin;
Kalk
öyleyse, kendinden el yıka (İlgini kes-kendini
düşünmekten vazgeç);
Geliyor
yemek.
Muştuluk
(Sevindiren habere hediye ver) ver ey aşk;
Tebriz’den,
Şemseddin’den yeni bir ayet (Allah sözünü getiren)
geliyor.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Kişiye bir şey
gelmeden önce onun kokusunun geleceğini sonra da kendisinin geleceğini
öğrendik.
2.
Tanrının
şarabından içen isteklerin dünyadaki başına gelecekleri umursamadığını, o
kişiye Allah’tan nur dalgalarının geleceğini öğrendik.
3.
Büyük kişilere
sıkıntılı durumların bir zarar gelmeyeceğini öğrendik.
4.
Ölümsüzlüğün
olduğunu bilmemiz ve bu yolda çalışmamız, çalışmayı uygun yerde ve zeminde
yapmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Ateşli bedeni
toprağın kendisine erken çektiğini, kendimizi dünyanın ateşli
işlerinden-isteklerinden soğutmamız gerektiğin öğrendik.
6.
Aşkla gökten
istenenin geleceğini, bu geleceği ne yapacaksan hazırlığına başlaman
gerektiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Aşk
ne verirse versin kişiden eksilmeyeceğini, kaybettiği sandığının kendisine bir
şekilde döndüğünü göreceğini, inancını sağlamlaştıracağını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ